|
|
Değişmezliğin kendine özgü tadı
Geçen akşam, sanki değişmezliğin kendine özgü tadını yaşadık. Artık hayatımızda önemli bir yer tutan Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nın 10. yıl kutlamasında, özellikle Ajda Pekkan ve Enrico Macias'ın konserlerini izlerken... Ajda Pekkan'ı izlemek, bu değişmezlik duygusunu tek başına taşıyor. Pekkan yıllara meydan okuyor ve yaşlılığı sanki kendi bulduğu bir formülle yenmiş gözüküyor. Özgürce taranmış saçlarını, kırmızı ipek elbisesinin altından gözüken seksi, siyah jartiyerli çorapları tamamlıyor. O yine erkek egemenliğini kırmaya dönük mesajlarını veriyor, "Arkanı dön ve çık / istenmiyorsun artık..." diyor, bu tür sözlerin ustası Fikret Şeneş'i sürekli onurlandırıyor: Sonda görkemli çiçek buketini ona verecek kadar. Kardeşi Semiramis'in yine sırf bu konser için Haydarabad mı, Sadabat mı, işte neresiyse uzak bir yerlerden kalkıp geldiğini açıklıyor. Ajda Pekkan'la yıllar geçmiyor, tersine sanki zamana demir atılıyor. Enrico Macias öyle değil. O yaşlanmış: Sesi artık zor çıkıyor, yüksek notalara yükselemiyor, şarkılarının sanki gölgesini sunuyor bize. Ajda'nın tersine, o sesini yitirmiş bir eski starın hüznünü taşıyor. Ve iki sanatçı, biz tam beş saat geçirdiğimiz Lütfi Kırdar'dan artık kendimizi dışarı attıktan sonra ve de ünlü 1976 Olympia konserlerinin 30. yıldönümünde, yeniden bir araya geliyor ve şarkı söylüyorlar. Ama TV'lerde izlediğim kadarıyla, büyü biraz bozulmuş.
|