|
|
Bir ışık meşherine dönüşen şehir: Strasbourg
Basınımızın hemen tüm büyük başları Stockholm'deyken, ben bir küçük baş olarak Fransa'nın Strasbourg kentine gittim. Hayatımda üçüncü kez ve yine yorulmak bilmez 'kültür elçimiz' Faruk Günaltay'ın düzenlediği Türk filmleri şenliğine katılmak için. Bir zaman önce de yazmıştım: Orada belediyeye ait olan Avrupa'nın en eski salonlarından Odyssee'yi bir sanat sineması olarak işleten Günaltay, her yıl bu mevsimi Türk sinemasına ayırıyor. 14 yıldan beri 160 Türk filmi göstermiş. Ve hem çevredeki Türkler hem de sanatsever yabancılar gelip Avrupa Birliği'nin siyasal başkentinde filmlerimizi izliyor, yönetmenlerle tanışıyor, tartışmalara katılıyorlar. Strasbourg çok iyi korunmuş eski bir şehir. Avrupa'da en iyi Noel ışıklandırmalarının yapıldığı yer olarak biliniyor. Bu nedenle, her yıl aralık ayında 1 milyon turist ağırlıyor. Ünlü Katedral'in çevresi, tam 100 bin avro'ya mal olan dev bir çamın ışıklarıyla süslenen devasa Kleber Meydanı, dört-beş ayrı meydanda kurulan Noel Çarşıları adam almıyor. Sinema kadar boğazını da seven Günaltay'ın rehberliğiyle, her öğün yemek bir şölene dönüşüyor. Kentin en ünlü lokantalarını deniyoruz: Küçük gemilerin üzerinde gelen deniz ürünleriyle ünlü l'Alsace a Table, Chirac'ın da yemek yediği Chez Yvonne, La Chaine d'Or, İtalyan restoranı Le Mandarin... Katedralin hemen yakınındaki Christian adlı kahve, kentin en eskilerinden. Yine o civarda, Le Fou du Roi (Kıralın Soytarısı) adlı eski kahvenin yanıbaşındaki meydanda ise haftada üç gün, eski evlerden gelen antikalar satılıyor. Ve hayli ucuza... Bu mevsimde Avrupa'ya gidecekler için, şaşırtıcı bir Fransız-Alman kültür sentezi içeren Strasbourg, iyi bir seçim olabilir.
|