| |
Ankara'nın koltuk hesapları Türkiye'nin çenesini yorar
Siyaset arenasında hava iyice ısınmaya başladı. Eksik olmasın Cumhurbaşkanı Sezer de, zaman zaman kendisini görevi sonunda CHP'ye Genel Başkan Yardımcısı atanmış gibi görüp, ateşe odun atmakta hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Başbakan Erdoğan ise, futbolcu geçmişinden olsa gerek, her topa çıkmayı siyaset etmenin gereği sanmakta. Bereket bugüne kadar kimse kimseye Anayasa fırlatmadı. Sadece Başbakan Erdoğan, " Cumhurbaşkanı seçiminden önce genel seçim gerekli " diyen Sezer'e " Hani Anayasa' ya sadıktınız " doğrultusundaki göndermelerle yetiniyor. Sayın Sezer de pek aldırmıyor bu tür gerginliklere. Çankaya, eşi başörtülü olan erkeklerin sayısal çoğunluğunu da, Nobel kazanan Türk edebiyatçılarını da önemsemiyor. CHP Genel Başkanı Baykal'ın konumu ise gerçekten ilgi çekici. Bu seçim sistemi ve yüzde 10 seçilme barajı ile CHP iktidar olsaydı, acaba Deniz Baykal erken seçim isteyenlere karşı nasıl davranırdı? Cumhurbaşkanı seçiminde ipler onun elinde olsaydı, bu gücünü muhalefetle paylaşır mıydı? Parti içindeki muhalefete tahammülü olmayan bir siyasetçi, iktidarına muhalif olanları içten bir muhabbetle sinei demokrasisine basar mıydı?
BULUN 226'YI Geçenlerde derin siyasetin içinde kavrulmuş deneyimli politikacılarla sohbet ediyorduk. Bunlardan biri Süleyman Demirel'in " Bulun 226' yı, ondan sonra konuşun " dediği yılları hatırlattı ve " Demokraside sayılar ağırlık taşır " dedi. Cumhurbaşkanı seçmenin de, erken seçim kararı vermenin de TBMM'deki çoğunluğu elinde tutan partinin iradesine bağlı olduğunu vurguladı derin siyasetin emektarları. Yılar önce rahmetli İhsan Sabri Çağlayangil'in, 1970'lerin iktidarmuhalefet gerginlikleri üzerine anlattığı bir fıkrayı tekrarladılar o sohbette. Delikanlı sevgilisini hayvanat bahçesine götürmüş. Genç kız " İlle de şempanzeleri göreceğim " diye tutturmuş. Şempanzelerin kafesinin önüne gelince, boş olduğunu görmüşler. Delikanlı hayvanat bahçesi görevlisine şempanzelerin nerede olduğunu sorunca, görevli " Arkada sevişiyorlar " demiş. Delikanlı " Onlara muz versek kafese gelirler mi " diye sorunca, görevli gülmüş, Siz olsaydınız gelir miydiniz, demiş. Kıbrıs Harekatı'nı seçim zaferine döndürmek isteyen CHP lideri Ecevit, 1974'ten başlayarak " Erken seçim " diye tutturmuş ama Milliyetçi Cephe koalisyonlarını kuran Demirel buna hep " Bulun 226' yı " diye cevap vermemiş miydi? Çağlayangil bu fıkrayı anlattıktan sonra " Muhalefete sorun. İktidarda olsalar erken seçim isterler miydi " dermiş. Bunları hatırladıktan sonra, " Yine de durum 1980 öncesinden daha iyi " diye görüş birliğine vardık. Neticede CHP ile AP anlaşamadıkları için bir cumhurbaşkanı seçememişler ve Çağlayangil uzatmalı Cumhurbaşkanı Vekili iken 12 Eylül askeri müdahalesi ile Çankaya'dan indirilmemiş miydi? Şimdi böyle bir ihtimal yok. Cumhurbaşkanı mutlaka seçilecek. Ahmet Necdet Sezer'in görev süresinin uzatılması konusunda ise, selefi Süleyman Demirel kadar bile şansı yok. Hatırlayın... Mesut Yılmaz'ın iğvasına gelmeseydi, Demirel üç yıl daha cumhurbaşkanı kalabilir ve Sezer de yargıçlıktan emekli olmuş bulunurdu şimdi.
SİNE-İ MİLLET Bütün bunlar " Ankaralılar "ın meseleleri. Aslında Ankara'daki koltuk kavgaları, Türkiye'nin geri kalan coğrafyalarında yaşayan bizlerin sadece çenelerimizi yorar. Tabii bir ihtimal daha var... O da CHP'li milletvekillerinin toptan istifa edip, " Sine-i millet "e dönmeleridir. Bu şekilde erken seçim için iktidar üzerinde müthiş bir siyasi baskı oluşturulabilir.Ancak Anayasa'nın 84'üncü maddesine göre " İstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi, istifanın geçerli olduğu TBMM Başkanlık Divanı'nca tespit edildikten sonra, TBMM Genel Kurulu'nca kararlaştırılır. " Yani AK Parti çoğunluğu kabul etmezse, CHP'liler sinei millete de dönemezler. Durum böyle. Bir de hiç unutmayalım. CHP sadece bir kez, 1999 seçimlerinde barajın altında kaldığı zaman sinei millete dönmüştü.
|