 |
|
 |
 |
 |
 |
 |
Tel: 0537 660 71 21 | Fax: 0212 280 05 51 | SMS: UT yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder |
|  |
|
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|

Liman ve bomba!
Yine mutlaka bir "taraf" tutmuşsunuzdur. Tribündeki yerimizi nasıl olsa ilkeler, doğrulardan ziyade, "neredeysek, o" belirliyor. Bir tarafta Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı; bir tarafta Başbakan: "AB-Kıbrıs-liman" gerilimi. Harika!
Hangi tarafta olursanız olun şu gerçeği kabul eder misiniz: Genelkurmay Başkanı'nın her vesileyle, bazen medyaya dikte ettirerek Başbakan ve hükümeti azarladığı bir "demokrasi"de yaşıyorsunuz. Şunu da: Bu "demokrasi"de, Başbakan Genelkurmay Başkanı'na tavır alamıyor; Cumhurbaşkanı ile didişmek kolay geliyor da, komutana Anayasal yerini işaret edemiyor. Rica etsem, şunu da: Bu "demokrasi", Silahlı Güç komutasının cesaretle ötekileri korkuttuğu, halkın oylarıyla iktidara gelmiş olanın ise korktuğu bir rejimdir. Çok oldu, biliyorum ama, zahmet olmazsa bir de hafızanızı yoklar mısınız?
Tek parti dönemi, çoğulculuk teşebbüslerinde partilerin kapatılmasını filan bir yana. Çok partili dönem: 1. Silahlı Güç, emir-komuta zinciri dışında iktidarı devirip başbakan ile iki bakanı astı. O iktidar, liberal-muhafazakar, sağcı idi. 2. Silahlı Güç, emir-komuta zinciri dışında cunta ile ihtilal-darbe yapıp anayasayı değiştirdiği halde, başka cuntaların ihtilalci subaylarını "Anayasa'yı değiştirmeye teşebbüs" suçundan astı, astırdı. O subaylar, ulusalcı, bağımsızlıkçı, döneme göre biraz solcu idi. 3. Silahlı Güç, sağcı iktidara muhtıra verip tahakkümünü ve hükümetini kurdu. Üç gencin asılmasına önayak oldu. İdama oy verenler, muhtıraya karşı gelemeyen ama idamlarda şahin olan, asılmış başbakanın "demokrat" mirasçısı diye geçinen devrik iktidar mensuplarıydı. Gençler ise ulusalcı, bağımsızlıkçı, devrimci ve solcu idi. Silahlı Güç'ün İstanbul'daki generali, işkence köşkünü bizzat yöneterek, bugünün önde gelen ulusalcısı İlhan Selçuk ve çok sayıda Kemalist de dahil, bağımsızlıkçıları ve solcuları işkenceden geçirdi. Bir başka generali, basının Atatürkçü kalemlerinden İlhami Soysal'ı dövdürdü. 4. Silahlı Güç'ün içinde kimi örgütlenmelerin ABD, CIA, Gladio uzantısı olarak, para alarak vatandaşlarına karşı kontrgerilla yürüttüğünü bir başbakan telaffuz etti. O başbakan, ulusalcı, demokratik solcu, bağımsızlıkçı ve de "Kıbrıs Fatihi" idi. 5. Silahlı Güç, iktidarı devirip iktidar oldu. Devirdikleri, muhafazakar-liberal-milliyetçi-çok milliyetçi idi. "Kıbrıs Fatihi" başbakanı da hapse attı. Çok idam oldu. Diyarbakır işkencelerinden PKK doğurtuldu. Öncelikle emeklilerin, işçilerin, memurların, köylülerin hakları ve rızkıyla oynandı. ABD'nin bizzat sızdığı, desteklediği, onayını verdiği darbe ile ekonomik bağımlılığın en büyük taşları döşendi. Atatürkçülük'ten bahsedenler, uçaklarla ayetler attılar, "Türk-İslam sentezi"ne koşup imam hatiplere sarıldılar. Milliyetçilikten, bağımsızlıktan bahsedenler, ABD emriyle, üstelik hiç pazarlık yapmadan, halka filan da sormadan, kendi cuntasından kurtulup demokrasiye geçmiş Yunanistan'ın NATO'ya, askeri kanada dönüşüne kabul dediler. Kıbrıs'ta hiç taviz istemediler. ABD ne isterse o oldu. Ada'nın Sovyetler'e karşı fiilen ikiye bölünmesi de dahil.
İstiklal Savaşı, vatan savunması, vatan sevgisi gibi ortak, kutsal değerler atfedilen Silahlı Kuvvetler başka şeydir; siyaset yapan, toplumsal tahakküm kuran, yukarıdakilere imza atan, yüzeysel laflarla kavranması pek mümkün olmayan Silahlı Güç ise başka şey. Aynı şey olduklarında bile. Bana kızana şu soruyu tavsiye ederim: Haklısınız, asla liman miman açmayalım. Fakat bir ricamız var: Silahlı Güç ve komutanlar, bu bağımsız, şehit kanlarıyla sulanmış topraklarda, ABD nükleer bombalarının, bir gün komşularımızı yıkmak üzere bulunmasına ne diyorlar? Limana tavır alan, atom bombalarının işgali karşısında nasıl sessiz kalır!
|
|
 |
|
|