|
|
|
|
Pazartesileri şerit değiştirmeyelim
Geçen hafta sizlere İtalya'nın Vicenza şehrinde bulunan dünyanın en büyük motosiklet ekipmanları üreticilerinden Dainese firmasının genel merkezini ziyaret ettiğimi ve izlenimlerimi aktaracağımı söylemiştim.
Pazartesileri yolumuzda gidelim
Geçen hafta sizlere İtalya'nın Vicenza şehrinde bulunan dünyanın en büyük motosiklet ekipmanları üreticilerinden Dainese firmasının genel merkezini ziyaret ettiğimi ve izlenimlerimi aktaracağımı söylemiştim. Şimdi bu yolculuğunun seyahat kısmı ile ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kötü bir İstanbul havasında başlayan yolculuğumuz, uçağımızın Milano'ya inişiyle yerini harika güneşli, mavi bir güne bırakmıştı. İlk gün programımızın boş olması nedeni ile Milano'ya yaklaşık 70 km. uzaklıktaki meşhur Como Gölü'ne gittik. Bu küçücük kasaba aslında İtalyan sosyetesinin yaşadığı bir yer olmasına karşın, otomobilimizi park ettiğimiz zaman sağımızda göl kıyısında İstanbul Kebapçısı'nı gördük. Tabii hepimiz "İstanbul'un hangi kebabı meşhur?" diye birbirimize sormadan edemedik. Sahibi Sivaslı olan ama sanırım Sivas'ın Como'da çok bilinmemesi nedeniyle adını İstanbul Kebapçısı koyduğu yerde öğle çaylarımızı tam Türk usulü içtik. Bu arada garson Kübalıydı ve çok güzel Türkçe konuşuyordu. NTV'de yayınlanan Motokeyf
programımız için çekim yapacağımız için kameramız da yanımızdaydı. Tabii kamera ve Türkçe konuşmamız nedeniyle bir anda etrafımız Türklerle sarıldı. İstanbul'da çekim yaptığımızda yaşadığımız benzeri genel ilgi sebebiyle Como'dan İtalyan sosyetesi ile tanışma fırsatı bulamadan yola çıkmak zorunda kaldık.
KOŞARSAK DAHA ÇOK ISLANIRIZ Como'dan gideceğimiz Vicenza'ya kadar olan mesafe yaklaşık 250 km.'di. Otobana çıktık ve ilk gişeleri geçtikten sonra nerede ise durma derecesine gelen bir trafiğe girdik. İşte o sırada yanımızdan geçen birçok motosikletliyi görünce her zaman olduğu gibi kalbim pır pır etti. Ben bir minibüste trafik içinde esir olmuşken o özgür motosikletliler sıkışıklığa aldırmadan yollarını alıyorlardı. Tabii bu arada otomobil kullananların da şeritlerini sık sık değiştirmediklerini ve düzgün bir şekilde ilerlediklerini de söylemem gerekiyor. Yani bir motosikletli düz bir çizgide çok rahatlıkla ilerliyor, önüne bir engel çıkmıyordu. Neredeyse durma derecesine gelmiş trafikte (yaklaşık dört saat) korna çalan ve şerit ihlali yapan bir araç da görmedim. İşte o an aklıma çocukken sorulan bir soru geldi. "Yağmur esnasında bir yere giderken eğer koşarsak daha az mı ıslanırız?" Bunu trafiğe uydurdum. Eğer sıkışık trafikte sık sık şerit değiştirirsem bir yere daha hızlı mı giderim? Tabii ki hayır. Yapılan bir araştırmada düzgün hızla ilerleyen bir yolda en öndeki araç aniden frene basarsa arkasından gelen 80 araç da frene basmak zorunda kalıyormuş. Bu da bir anda akan trafiğin yavaşlamasına sebep oluyormuş. Buna bir de frenle karışık şerit değiştirme eklerseniz ve bunu İstanbul gibi bir yerde herkesin toplu olarak yaptığını düşünürsek işte karşımıza İstanbul'un trafik sorununun bir parçası çıkar. Hepimiz yazılarımızda trafiğin tek suçlusunun belediye ve karayolları olduğunu söylüyor ve onları suçluyoruz ama suç biraz da bizde değil mi?
AVRUPA'DA SINIRLAR KALKTI Bundan 22 yıl önce ben üniversite öğrencisi iken otobüsle yaptığım İtalya gezisinde yaşadığım trafik kaosu şu anda Türkiye'de olan durumla aynıydı. Herkes şerit değiştiriyor, kornaya basıyor ve en önemlisi aynen bizim gibi her gün hiç tanımadıkları insanlarla trafikte kavga ediyordu. Geçen bu 22 yılda değişen neydi? O zaman AB yani Avrupa Birliği sosyal birlikten öte bize okullarda okuttukları gibi sadece bir ekonomik topluluktu. Adı da AET Avrupa Ekonomik Topluluğu idi. Geçen süre zarfında Avrupa'da oluşturulan ortak yasalar ve düzenlemeler sonucu, AB içinde nereye giderseniz gidin, benzer uygulamalar ile gerçekten dil dışında her şey aynı olmaya başladı. Gerçek anlamda da bu durumdan sonra Avrupa'da sınırlar kalktı. Avrupa ülkeleri en güzel yaptıkları şeyleri birbirleriyle paylaşarak tam bir uyum içerisinde sosyal topluluk olma yolunda dev bir adım attı. Güzel bir şeyi yapmak için illa bir topluluğa girmek gerekmez. Onu inceler, sonra da uygulayabilirsin. Biz de son yıllarda uyum yasaları adı altında Avrupa'ya benzemeye çalışıyoruz. Öncelikle insan gibi yaşamak için size soruyorum: Bir haftaya sakin ve stressiz başlamak için sadece pazartesi günleri şerit değiştirmeden, korna çalmadan ve birbirimizle kavga etmeden yolumuzda gitsek ne olur? Bakın göreceksiniz, yaşadıkça buna alışacak ve işinize, evinize daha hızlı gittiğinizi fark edeceksiniz. Tabii sinir stres ile dişlerinizi sıkmadığınız için de baş ağrısız bir gün geçireceksiniz. Ben pazartesilerimi başlattım. Umuyorum bunu yakın zamanda yedi güne çıkaracağım. Haftaya görüşmek üzere. Kaskınızı takmayı, farınızı yakmayı ve trafik kurallarına uymayı unutmayın, yolunuz açık olsun.
Metin KALKAVAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|