|
|
Olga mı suçlu yoksa Mehmet mi?
Cuma, akşam saatleri... İstanbul'un 5 yıldızlı otellerinden birinin pastahanesinde üç adam oturuyor. Biri futbol dünyasının yakından tanıdığı bir hoca. Hafızalarda yer eden zafer anı fotoğraflarında önlerde olmasa da hep o da vardı. Hoca'nın bulunduğu masadan hararetli tartışmalar yükseliyor. Hoca ve adamlardan biri, diğer adamı 'aleme' gelmediği için sorguluyorlar. Adam, "O saatten sonra evden çıkmak için bahane bulamadım" diyor. Hemen yan masada oturuyorum. Önümde bir gazete. Adamlar o kadar bağırarak konuşuyorlar ki; bazı satırları iki kere okumak zorunda kalıyorum. Bazen dönüp çevre masalara bakıyorlar. Çevre masalarda da hep erkekler olduğu için alem tartışmasına kaldıkları yerden, aynı tonda devam ediyorlar. Bu rahatlık, geldiğimiz noktayı anlamak açısından çok önemli. Rus kadınlarla yapılan kaçamakları konuşmakla, "Ne olacak bu Türkiye'nin hali?" diye tartışmak arasında bir fark kalmamış! Birkaç dakika sonra aynı masadan gelen Rusça konuşmalar dikkatimi çekiyor. Aleme gelmediği için suçlanan adam, Rus bir kadına çektiği mesajı arkadaşlarına okuyor. Metni galiba bir tanıdığına yazdırmış. Son cümle 'güzelliğini özledim' ya da öyle bir şey! Telefonu tuttuğu elindeki alyans dikkatimi çekiyor. Acaba karısına en son ne zaman 'çok güzelsin' ya da 'seni özledim' dedi? Adam karısına söylemediği bir cümleyi dolar karşılığı kurulan bir ilişkide rahatlıkla kullanıyorsa 'yapacak bir şey yok' demektir Yani o mesaj Olga'ya gitmese; ya Lana'ya gidecekti ya da Ayşe'ye veya Fatma'ya! Sahi bu işlerde 'baştan çıkartan', 'adamı ayartan', hep kadınlar değil mi diye düşünürüz... Hadi canım biz de!
|