'Krizde 2 bin işçi çıkardım benim payıma da bu düştü'
3 bin işçiyle çalışırken 2000'de bunların üçte ikisiyle vedalaşıp 7 milyon dolar tazminat ödeyen İGS'nin patronu Hakkı Talu, "Hiç kolay değildi, ama bu karar bugünkü gücümüzü sağladı" diyor.
40 yıllık erkek giyim markasının üçüncü kuşak patronu Hakkı Talu, 2000'de İstanbul'da üretim yapmanın zorluğunu fark ettiklerini, 2 bin işçiyle vedalaşarak üretimdeki paylarını düşürdüklerini belirterek, "O kararı vermeseydik, bugün böyle güçlü olamazdık" dedi. Dedesinden üretmenin zorluklarını dinleyerek büyüdüğünü, bugün ise asıl zor olanın satış olduğunu söyleyen Talu, "26 yaşındayken 7 milyon dolar tazminat ödeyerek işçilerimizle vedalaştık. Daha işin başındayken benim payıma da bu düştü" dedi. Talu şimdi daha çok kişiye ulaşmanın planını yapıyor.
* Türkiye'de birkaç marka varken İGS vardı ve popülerdi. Bugün neresindesiniz pazarın? Markalar insan gibidir. 18 yaşında koştuğunuz gibi 40 yaşında koşamazsınız. Bizim güven ve süreklilik gibi bir algılanmamız var ve bu erozyona uğramadı. Bu bir aile şirketi. İki ana ortak var. Benimki anne tarafından bir ortaklık. Kurucular, dedem ve ikinci ortak anneannemin ağabeyi. Şimdi onların varisleri var. Ben üçüncü kuşağım. Şu an benim dışımda aileden biri yok şirkette. Önceki jenerasyonun ağırlığı hanım olduğu için bir jenerasyon atlandı bir yerde.
* Kurulmuş, marka bilinirliğini sağlamış bir markanın üçüncü kuşak patronuna ne düşer? Ben dedemden üretmenin zorluklarını dinleyerek büyüdüm hep. Bizim fabrika 1968 yılında kuruldu ve o yıllarda o boyutta bir konfeksiyon fabrikası yoktu. 80'li yılların ortasına geldiğimizde Avrupa ve Ortadoğu'da tek çatı altındaki en büyük fabrika olmuştuk. 3 bin kişilere çıkmıştı çalışan sayısı. Şimdi herkes her yerde üretim yapabiliyor, ama satabilmek zor. Benim kısmetime de bu zorluk düştü. Hep konuşuluyor, işler nasıl eskisi gibi iyi değil. Daha mı az ürün satıyoruz, hayır herkes daha fazla satıyor, ama düşen kârlılıklar ve satarken yapılan daha fazla mücadele insanları yoruyor. Üretirken, bizden daha ucuz ülkelerle, Çin ile, satarken Avrupalı ile rekabet ediyoruz.
* Bu yüzden mi üreticilikten uzaklaştınız? İyi bir üretici olmak iyi bir mağazacı olmak anlamına gelmez. Biz takım elbiselerimizi hâlâ kendimiz üretiyoruz, ama diğer çeşitlerde farklı üreticilerle çalışıyoruz. Çok ciddi bir yeniden yapılanma yaşadık 2000'den sonra. 3 bine yakın çalışanımız vardı. Baktık ki olmuyor, ciddi bir küçülme yaşadık. 2 bin kişiyle yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Çıkarttığımız işçilere 7 milyon dolar verdik peşin olarak. Artık Anadolu'da ve başka yerlerde ürettiriyoruz. 1974 doğumluyum ben. Kriz zamanında iş hayatına atıldım. Yüzmeyi kolluksuz öğrendim.
* Sonuç olarak bugün kaç işçiniz kaldı? 200 işçi var. Ama çok fazla üreticiyle çalışıyoruz. Ayrıca, Anadolu'da fabrika kurup partnerimize verdik. İşçiler onun işçisi.
* Üretimden çıkmak sizi özgürleştirdi herhalde? Tabii ki. Bakın 2008'den sonra takım elbisede kotalar kalkıyor. O zaman ne olacak? Neresi uygunsa benim için oradan tedarik edeceğim ürünü. Dışarıdaki partnerlerimizi bile seçtik şimdi. Öte yandan İstanbul'da kişiye özel üretim yaptırıyoruz. İhracattaki hedef ülkeler ağırlıklı çevre ülkeler. Uzun yıllardır birlikte çalıştığımız Güney Afrika ve İran'daki partnerlerle ancak şimdi mağazacılığı konuşabiliyoruz, ama çok dikkat etmek lazım çünkü açmak kolay, sürdürmek zor. Türkiye artık olgun pazar. 3 yıl önce bir çok erkek markası girdi pazara. Şimdi giren yok. Bir süre sonra da çıkanlar olacak.