kapat
   
01 Aralık 2006 Cuma
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sukru Binay @ SABAH
 

Hüsran yine hüsran olmasın

Yazının başlığına bakıp "adama köşe verdiler Nobel almaya soyundu" demeyin. Aklıma 2000 yılı geldi de başlığa oradan esriklendim. Hatırlar mısınız; 1989'da 32 Sayılı Karar'ı çıkarmış ekonomimizi her şeyiyle dışa açmıştık. Bütçe için borçlanma, bütçe dışı fonlar, onlar bunlar derken gelip Türk bankalarına dayandık. İşte "iç borçta dış borçtur, dış borçta borçtur" kavramı o tarihlerde gelişti. Hikâyesi çok keyifli ama bir anı kitabına daha çok yakışır.
Hazine'nin piyasalardan borçlanabilmesini sürdürebilmek için bankalara, bankaların da hoşgörüye ihtiyacı vardı. Hoşgörüde ifrada kaçınca 2000 ekonomik programının bankacılıktaki temel amacıda hoşgörüye son verip ucundan sopayı gösterip sistemi adam etmek olmuştu. Dönemin hükümeti sopayı göstermekten ürkünce iş kaldı Merkez Bankası'nın şefkatine. Merkez'inde herşeyi IMF'ye sorma gafleti Cumhuriyet tarihinin en büyük krizini getirdi. Hoş, o günkü kafayla krizin tarihi 19 Şubat olmasa 19 Nisan olurdu. Çok da uzamazdı.
Benim iki paragrafta Türkiye için özetlemeye çalıştığım "hoşgörü-şefkat ilişkisinin" dünya boyutunu ünlü akademisyen Charles Goodhart bir akşam yemeği konuşması olarak sunmuş. Charles Goodhart diyor ki:
"Gerçekleşen krizleri tahlil etmek gerçekleşmesi önlenmiş krizlerin analizinden çok daha kolaydır."
Hele ki Türkiye'de. Ülkemiz ölünün arkasından ağlayıcı "postmortem" ekonomistleri ile ünlüdür. Türkiye'de finans sektörü krizlerinin koşullarını hazırlayan siyasiler yumurta kapıya dayanınca hep ortalıktan toz olmayı tercih etmişlerdir. Sorumluluk alıp engelleyen bürokratı ise eğer cezalandıramazlarsa iktidar değişince görevden alırlar. O yüzden olmamış krizi insanlar konuşmaktan bile korkar. Meydanda "ben dediydim"ci yazarlarla kriz akademisyenlerine kalır.
Goodhart'ın bu saptaması çarpıcı. "Finansal piyasalarda panikleme ile varlıklarını nakde çevirememe olgusu biribirlerini tetikler. Varlıklarını nakde dönüştürememek krizlere, panik, aktiflerin dahada donuk hale gelmesine neden olur." Kasım 2000'i hatırlayın yeter. Türkiye'den fazla örnek vermeye gerek yok.

Otoritenin hoşgörüsü
Sistemde bir veya birkaç kurum borçlarını ödeyebilmek için varlıklarını elden çıkaramıyorsa merkez bankaları ne yapmalı?
Yanıtı; sıkıntıdaki bankaya sağlam teminatlar karşılığında yüksek faizle borç vermeli. Yüksek faizin neye göre yüksek olduğu da tartışılır,sağlam teminatın tanımıda.
TCMB'deki arkadaşların bu öneriyi hayata geçirmelerini hiç tavsiye etmem. İşlem tamamlanıp sıkıntı atlatıldıktan sonra yapılan hizmetin hesabını hepsinden teker teker sorarlar.
Profesör Goodhart sıkıntıdaki bir bankanın faaliyete devam edebilmesini iki şartın yerine getirilmesine bağlamış. "Bankada yeterince likidite bulunmalı ve yayınladığı bilanço bankanın alacaklarının borçlarından fazla olduğunu gösterebilmeli."
İşte bu noktada Denetleme ve Düzenleme otoritesinin hoşgörüsü devreye giriyor. Tabii ki muhasebe yaklaşımı üzerinden. Yetkililerin, bankanın varlıklarını piyasa fiyatı yerine bilanço değerinden muhasebeleştirmesine izin vermesi ayrıca tahsilinde güçlük çekilen kredileri yeniden fonlatarak "her dem taze" (ever greening) tutturması gerekiyor.

Değişen koşullara hazırlık
Bankalar sağ kalır da sıkıntı sistemin geneline sirayet etmezse operasyon hoşgörü sahibine hukuki sorun yaratmaz. Uygulama genel bir hal alırsa da Türkiye'de kimse hesap sormaz. Bakın geçmişte kimler soruşturuldu;
Bankaların batacak duruma gelmesine izin verenler mi yoksa batmış bankaları kapatanlar mı?
Hocanın son sözü; "Denetleme ve düzenleme kurumları finansal istikrarın değişen koşullarını uygun hoşgörü ve muhasebe yöntemleri kullanarak yumuşatamazlarsa merkez bankaları piyasalara sağladıkları likiditede büyük dalgalanmalara hazırlıklı olmalılar" mealinde.
Benim bu yazıyı yazmamın nedeni sizi anlaşılması zor teknik konulara boğup kendimden nefret ettirmek değil. Zaten köşeye koydukları fotoğrafım bunu yeterince başarıyor.
Türkiye'nin yeniden Goodhart'ın makalesine konu olabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Maksat emekliliğimde evde otururken de memlekete bir hizmetimiz olsun. Meraklı araştırmacılar geçmişi irdelerken yazılarımdan yararlansın.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hoşgörü mü şefkat mi?   / 29-11-2006
 Tarıma verdiğimizden çok tarımdan alıyoruz   / 26-11-2006
 Net getiri "0"   / 24-11-2006
 İlkelerden vazgeçiliyor   / 22-11-2006
 Dövize müdahalede görüş ayrılığı   / 19-11-2006
 Kafalar çok karışık   / 17-11-2006
 Hububat destekleme primleri açıklandı   / 15-11-2006
 Tevfik Bilgin maksadını aşıyor mu? (2)   / 13-11-2006
 Tevfik Bilgin maksadını aşıyor mu?   / 12-11-2006
 Yeniden 2007   / 10-11-2006
Prof. Dr. AYDIN AYAYDIN
Özerk kurum çalışanlarının maaşlarına 5 yıldır zam...
ABDURRAHMAN YILDIRIM
Ne kadar dövize yönelme o kadar enflasyon artışı...
ŞELALE KADAK
Yavaşlamaya inat, gönüllü kuruluşlar lobiye hız...
ŞÜKRÜ BİNAY
Hüsran yine hüsran olmasın
Yazının başlığına bakıp...
Bakanlıktan erkeğe AIDS uyarısı
Sağlık Bakanlığı evli erkekleri uyardı: Eşinize AIDS bulaştırırsanız...
Radyasyonlu iki uçak tam 10 kez Türkiye'ye gelmiş
Eski KGB ajanına suikastle gündeme gelen radyoaktifli iki uçağın,...
Acaristan sakinlerine 'tapu iptal' şoku
Acaristan sakinlerine 'tapu iptal' şoku
Çevre ve Orman Bakanlığı, 3 binin üzerindeki konut için 'tapu iptal'...
Özür Sultanahmet'te
Özür Sultanahmet'te
İslam'a karşı sözleriyle tepki çeken Papa Türkiye'de sözlü olmasa da...
IMKB
E: 38.169 D:% 0,27
DOLAR
S: 1,455 D:% -0,649
EURO
S: 1,920 D:% -0,286
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu