Yavaşlamaya inat, gönüllü kuruluşlar lobiye hız veriyor
Kıbrıs konusunda Annan Planı'na 'evet' diyen Türkiye'ye yine de bedel ödetilmeye çalışılıyor. Avrupa Komisyonu önceki gün 35 müzakere başlığından sekizinin açılmamasını tavsiye etti. Beklenen bir şeydi. Nihai karar 11 Aralık'ta açıklanacak olsa da Avrupa Birliği ile müzakere süreci böylece yavaşlama sürecine girmiş oldu. Ancak bu durum sivil toplum örgütlerinin Avrupa ülkelerinde yürüttüğü AB mücadelesini durdurmaya yetmeyecek. TÜSİAD, kapsamlı bir Avrupa turuyla zaten uzun zamandır lobi yapıyor. Önceki gün TESEV Başkanı Can Paker'le sohbet ederken öğrendim ki, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Edütler Vakfı'nın da (TESEV) 2007 programı hayli yoğun. TESEV, önümüzdeki yıl dört önemli ülkede yani Fransa, Avusturya, Hollanda ve Almanya'da kendine seçtiği düşünce kuruluşları ile 'work shop'lar yapacak. AB konusunu masaya yatıracak. Fransa'da TESEV'in birlikte toplantı yapacağı düşünce kuruluşları IFRI, CERI ve Fondapol. Avustarya'da Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'yle (OIIP), Almanya'da Siyasi Araştırmalar Vakfı (SWP) ve Alman Dış İlişkiler Konseyi'yle (DGAP), Hollanda'da da Göç ve Etnik Araştırmalar Enstitüsü ile TESEV birlikte toplantı organize ediyor. Can Paker, bu kuruluşlarla birlikte amaçlarının, Türkiye'nin AB yolunda nelerin olduğunu tartışmak ve onların kamuoyuna onların televizyon ve gazeteleri kanalıyla çıkmak olduğunu söylüyor. Paker'e, Avrupa'da Türkiye'nin kendini pazarlayan, reklam kokan toplantılar yapmasının çekici bulunmadığını hatırlatarak, bu toplantıların nasıl bir havada yapılacağını soruyorum. Ne de olsa, daha geçen gün tanıştığım Hollandalı köşe yazarı bu tarz lobiyi antipatik bulduğunu açık açık anlatmıştı. Neyse ki TESEV'in üslubunun asla öyle olmayacağını Paker'den duyuyorum. Paker, 'Avrupalı'ya ben senin ortağınım. Sadece Türkiye'nin sorunlarını değil, Avrupa'nın sorunlarını da tartışmak istiyorum' demeyi düşünüyoruz" diyor. Sonra da ekliyor: Bazen sanki onların sorunları yokmuş, bize karşı bir satranç oyunu oynuyorlarmış gibi hissediyoruz galiba. Oysa öyle değil ki. Onların içinde de ikilemler var. Paker'in ortaya koyduğu görüşlere ben de katılıyorum. Kıbrıs konusundaki dayatmalar bir yana, Türkiye AB üyeliğine giden müzakere sürecinde Avrupa'nın göbeğinde Avrupalılar'la birlikte sadece Türkiye'nin değil AB'nin de sorunlarına yönelik toplantılar yapması her iki tarafın da yararına olur. AB'nin özellikle karşılarında sivil toplum kuruluşlarını gördüklerinde daha iyi dinleyici olduğu herkesin malumu. Öyleyse Türkiye'nin TESEV'i, TÜSİAD'ı, TOBB'u ve diğer örgütleriyle 2007 yılında yapıcı lobiye hiç ara vermeden devam etmekten başka yol yok galiba.
|