Türkiye'nin ödülü
Altı yıldır kafasının dikine giden ve kendi doğru bildiğini ne pahasına olursa olsun yapan bir Amerikan yönetimiyle yaşadı dünya. Şimdi ise gideceği yönü bilmeyen, çaresizliği hemen her adımında görülen, tek sığınacağı liman olan ekonomi cephesinde de kötü haberlerle karşılasan bir yönetim var. ABD'den hazzetmeyenler açısından bunun çok sevindirici bir durum olduğuna şüphe yok. Ancak dünya sisteminde bu ölçüde bir başıbozukluk görüldüğünde, sistemi kuracak güç ve beceriye sahip bir yeni güç ortada görünmüyorsa sevincin hüsrana dönmesi çabuk gerçekleşir. Bugün için dünya üzerinde sözü geçebilen güçlerden AB, kendi iç bunalımı nedeniyle adım atamaz halde. Rusya yalnızca doğal kaynak ihracına dayalı bir zenginliğin yarattığı hareket alanında otoriter ve giderek saldırgan bir ülke haline geliyor. Çin henüz dünya sistemine yön verecek donanıma sahip değil, önceliklerine bakıldığı zaman da demokrasi, insan hakları, isçi hakları, çevre gibi konulara önem verdiği söylenemez. Darfur'daki feci katliamın sürmesinin baş sorumlusu Sudan hükümetiyle petrol anlaşmaları yapan ve bu nedenle Güvenlik Konseyi'ni kilitleyen Çin. Hindistan ise daha o lige çıkabilmiş değil.
Türkiye önemseniyor ABD'nin bundan sonraki dönemde birinci önceliği hiç kuskusuz Irak bataklığından en az hasarla çıkmaya çalışmaktır . Bu gerçekleşebilirse kendi iç siyasi yapısında, ordusunda ve dünya ile ilişkilerindeki yaraları sarmaya öncelik verecektir. Üstelik bunu ekonomisine de çeki düzen vermesi gereken bir dönemde yapacaktır. Tüm bunların gerçekleşmesi, ABD dış politikasında dünya ölçeğinde bir mutabakata yol açacak ilkelerin canlandırılmasına bağlı. Bush yönetiminden bunu gerçekleştirmesini beklemek ise biraz ham hayal. Dünyadaki bu dağınıklık, ABD'nin ve genel olarak Batı'nın çeşitli nedenlerle oyun kurmakta zorlanması, Türkiye gibi ülkelerin önemini ve değerini artırıyor. Türkiye örneğinde bu değer yalnızca ülkenin coğrafi konumu ve askeri gücüyle sınırlı da değil. Papa ziyaretinin de gösterdiği gibi Türkiye kendine uygun gördüğü laik kimlik ve yaklaşımlar açısından önemsenen bir ülke.
Vahim hatadan dönüldü Gerçi Türkiye'nin yabancıya, farklı inançlara, fikir özgürlüğüne açıklık konusunda daha kat edeceği mesafe var. Gene de bunları tam inanmadan da olsa kendisine hedef olarak koyması, bu hedeflere inanan ve bu hedeflere varmak için gayret gösteren toplumsal grupların varlığı yabana atılamaz. Biraz da Türkiye'deki kamuoyunun bu salim sesleri sayesinde Başbakan vahim bir hatadan dönebildi . Doğru olanı yaptığı için kendi iddialarını taşıyabilecek bir siyasetçi görüntüsü verdi. Türkiye konusundaki ezberleri bozabilecek bir jestle, dünya kamuoyuna güzel bir imaj sundu . Bu şekilde New York Times gazetesinin birinci sayfasına çıkıp, gazetenin her gün yayınladığı günün alıntısının sahibi olabildi. Türkiye bu imaja tam uyan bir ülke haline geldikçe de bunun rantını toplayacaktır. Tarihin bu evresinde Türkiye açısından da göz dikilmesi gereken ödül budur. Türkiye ölçek olarak Çin ve Hindistan değildir. Ancak binlerce yıllık birikimlerin, geleneklerin yaşadığı bir ülkedir. Bu birikimini komplekse kapılmadan kullanabildiği , dünyayı dinsel ayrım açısından görmeyi azalttığı ve hepsinden önemlisi kendi gerçeğinden ve başkalarının oyunlarından korkmayı bıraktığı ölçüde de ön plana çıkacaktır. Böyle bir ülkede ise askeri darbe, hele dışarıdan tezgahlanacak bir müdahale fantezi olmaktan öteye gidemez.
|