| |
Ayasofya-Brüksel
Papa XVI. Benediktus bugün Ayasofya'nın kapısından içeri adımını atarken hiç kuşkusuz uzak seleflerinden birinin İstanbul'a gönderdiği üç temsilcinin 16 Temmuz 1054'te bu görkemli mabetten içeri hışımla girişlerini anımsayacak. Mustafa İzzet Efendi'nin hat sanatının başyapıtları arasında sayılan yazılarıyla süslenmiş mihrapta Müze Başkanı Ahmet Haluk Dursun'un verdiği bilgileri dinlerken de, gözleriyle yine o üç kişilik Vatikan heyetinin mühürlü bildiriyi astıkları noktayı arayacak. Çünkü, Doğu ve Batı kiliseleri arasında köprüler o ziyaretle havaya uçuruldu. Öyküsü anlatmaya değer. İlk milenyumun başlarında Vatikan ile Bizans arasında Hıristiyanlığın bazı dogmaları konusunda ciddi yorum ayrılıkları ortaya çıktı: Ayinlerdeki ekmek (hamurlu mu, hamursuz mu), oruç, vaftiz (Hıristiyanlığa kabul edilenler suya 1 kez mi batırılacak, 3 kez mi), ayinlerin dili (Yunanca mı, Latince mi), din adamların sakal bırakıp bırakmaması gibi. İki kilise arasındaki görüş ayrılığı yazışmalarla giderilemeyince, Papa IX. Leon (Benedictus gibi o da Alman asıllıydı!) uzlaşma aramak için İstanbul'a üç kişilik heyet gönderdi: Kardinal Humbert de Moyenmoutier, Kardinal Frederic de Lorraine (daha sonra IX. Etienne adıyla papa olacaktı) ve Başpiskopos Pierre d'Amalfi. 1054 Nisan'ında İstanbul'a gelen heyetin Patrik I. Michel Cerulaire ile yaptığı görüşmeler bir süre sonra tarafların birbirlerine hakaret yağdırdıkları bir bunalıma dönüştü. Özellikle de Bizanslılar'dan nefret eden Humbert'in "Teslis" (BabaOğulKutsal Ruh ilişkisi) konusunu gündeme getirmesinden sonra. Tam da o günlerde Papa IX. Leon ölmesin mi! Patrik Michel, Vatikan heyetinin yetki belgesinin artık geçerliliği kalmadığını söyleyip görüşmeleri kesti. Sen misin kesen; Vatikan temsilcileri 16 Temmuz 1054 Cumartesi günü saat 15'te öfkeyle Ayasofya'dan içeri girdiler ve mihraba Patrik Michel'in afaroz edildiğini duyuran mühürlü bildiriyi astılar. Sonra da kapı önünde ayakkabılarını çıkarıp, tozlarını silkelediler. Bu, Luc İncili'ndeki bir ayete gönderme anlamına geliyordu: "İnsanlar sizi kabul etmezse, ayakkabılarınızı çıkarıp tozlarını silkeleyin ve kentten çekip gidin!"
Ayakkabıları çıkarmak Tabii Patrik Michel de misilleme olarak Vatikan heyetini afaroz etti. Bu karşılıklı afarozlar ancak bin yıl sonra, 7 Aralık 1965'de Papa VI. Paul ile Patrik Athenagoras'ın ortak açıklamasıyla kaldırılabildi. Ve iki kilise arasında birleşme değiluzlaşma, yakınlaşma arayışları da işte bu ortak adımla başladı. O tarihte, Türkiye'ye AB (o zamanki adıyla AET) kapısını aralayan Ankara Anlaşması iki yaşındaydı. Vatikan ile Fener arasındaki diyalog 40 yıldır inişliçıkışlı sürüyor ama hedef hâlâ çok uzaklarda. Çünkü ne Fener, Latin ordularının 4'üncü Haçlı Seferi sırasında 1204'te İstanbul'u yakıp yıkmalarının ve Bizans Kilisesi'ni yağmalarının travmasını üstünden atabiliyor, ne de Roma üstünlük taslama alışkanlığından vazgeçebiliyor. Türkiye ile AB arasındaki diyalog da aşağıyukarı 40 yıldır sürüyor ama tam üyelik hedefi hâla çok uzaklarda. Hemen hemen aynı nedenlerle. Hayır, Papa XVI. Benedictus bugün Ayasofya'dan ayrılırken ayakkabısını çıkarmayacak. Çünkü istenmeyen konuk değil. Ama bazı Avrupa ülkeleri çok istemelerine ve canlabaşla uğraşmalarına rağmenbiz de Brüksel önünde ayakkabılarımızı çıkarıp tozunu silkelemeyeceğiz. Her ne kadar AB Komisyonu'nun dünkü kararı kısmi afaroz anlamına da gelse!
|