| |
Bu ortamda akıl sağlığını korumak zordur...
Ortaokul münazaralarının değişmez konuları vardır... "Sanat sanat için mi, yoksa toplum için mi yapılmalı" ya da "Savaşlar uygarlığı geliştirir mi, yoksa geriletir mi" benzeri konular üzerinde, münazara takımları birbirine laf yetiştirir. Bu münazaralarda savunacağınız konuyu seçmeniz veya bunu benimsemiş olmanız önemli değildir. Bir takıma seçilirsiniz ve sizin takıma bir konu verilir. Sizin göreviniz, size verilen konuyu inanmasanız da galip kılmaktır. Örneğin "Askeri alandaki buluşlar daha sonra sivil yaşamın gelişmesi için kullanılacağı için uygarlık gelişir ama savaşlar bu gelişmeyi de engeller" demeniz mümkün değildir. Münazaralarda aklar ve karalar vardır çünkü. Ne yazık ki Türkiye'deki siyasal yaşam ve düşünce hayatı, ortaokul münazaraları düzeyinde sürmekte. Farklı görüşlerin temsilcileri aklar ve karalar üzerinden birbirlerine laf yetiştirmeyi yeğ tutuyor. Devlet de bu çizgi üzerinde, kendisini hep tehlikede hisseden bir "Uçurum kenarı" politikasına endeksleniyor.
KEMALİZM "Atatürk'ü sevmek" ile "Kemalizm'i eleştirmek" arasındaki farkı önemsemediğimiz için, Türkiye'deki özgür düşünce savunucusu Prof. Atilla Yayla'yı, mesela bir üniversite yönetimi aforoz etmeyi düşünebiliyor. Oysa üniversitenin varlık sebebi, düşünce kalıplarını reddetmek değil midir? Aksi halde üniversite değil, "Medrese" yetmez miydi eğitime? "Ermeni sorunu"nu, dış ilişkilerinizden soyutlayamadığınız için, en önemli müttefiklerinizle ilişkileriniz bile "Ermeni soykırımı tasarıları"na endeksleniyor. Örneğin TSK, Fransa ile askeri ilişkileri henüz yasalaşmamış bir Ermeni tasarısı nedeniyle askıya aldığını açıklarken, aynı şey ABD'de de olursa, aynı şekilde ABD ile de askeri ilişkiler nasıl askıya alınacak sorusunun cevabı galiba hesaplanmıyor. Acaba bu tür konularda, dış politika kadar iç politikanın ak ve karaları mı ağırlıkla etkili olmakta?
PAPA GELİRKEN İmam hatip konusu, tüm eğitim sisteminin kilidi gibi. Münazaranın tarafları, karşı tezleri hiç dinlemeden birbirleriyle boğuşup duruyor. Bu okulları açan eski iktidarların sahipleri de, bugünkü münazaranın kamplaşmasına göre, kendi icraatlarını reddedip en doktriner tezleri seslendirebiliyor. Arada, meslek eğitimi almayı ümit eden kuşaklar harcanıyor. Düşünün ki, "Kültürler arası diyalog"un öncüsü Başbakan Erdoğan, Papa beraberinde 2000 medya mensubu ile Türkiye'ye gelirken, onunla görüşmekten kaçınabiliyor. Şu bilgi ve iletişim çağında siyaset ve düşünce hayatımız artık orta eğitim diplomasını alıp, münazara tutkusundan kurtulabilse ne iyi olacak. Karşı tarafı dinlemek ve faydacı çözümler üretmek yerine birbirine laf yetiştirmek, gerçekten bıktırıcı olmaya başlamadı mı? Güncel her konu hayat memat meselesi ve takvimdeki her gün bir dönüm noktası olursa, hangi toplum bu ortamda akıl sağlığını koruyabilir?
|