|
|
|
|
|
|
|
Yayla: İfade özgürlüğü yok
Prof. Dr. Atilla Yayla, ifade özgürlüğünün en temel insan hakkı olduğunu belirterek, ''Bana yapılan muamele Türkiye'de ifade özgürlüğünün olmadığını göstermektedir'' dedi.
İzmir'de düzenlenen ''AB İlişkileri ve Türkiye'' panelinde yaptığı konuşma nedeniyle hakkında inceleme başlatılan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Yayla'nın duyurulan saatten yaklaşık 45 dakika geç başlayan basın toplantısına İHD'nin yanı sıra İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD) ile Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD) de destek verdi.
İfade
özgürlüğünün en önemli insan hakkı olduğunu ve kullanılamadığı bir ortamda diğer hak ve özgürlüklerden söz edilemeyeceğini belirten Yayla, şöyle konuştu:
''İfade özgürlüğü demek insanların görüşlerini, düşüncelerini başlarına kötü bir şey gelmesi korkusu olmadan serbestçe açıklayabilmesidir. Bana yapılan muamele bu anlamda Türkiye'de ifade özgürlüğünün olmadığını ve ne yazık ki bu olmayışta en büyük payın da ifade özgürlüğünü kullanan medyanın bazı organları olduğunu göstermektedir.''
Basının ifade özgürlüğünü yalnızca kendisi için değil, herkes için talep etmesi gerektiğini söyleyen Yayla, ''Ben bu ülkenin bir vatandaşıyım. Türkiye'yi çok seviyorum ve Türkiye'nin medeni bir ülke, ifade özgürlüğünün tam olduğu bir ülke olmasını istiyorum. Bu uğurda ödenecek bir bedel varsa, onu da ödemeye hazırım, ama Türkiye'nin kazanmasını istiyorum'' diye konuştu.
'FİKİRLERİM ÖNCELİKLE BENİ BAĞLAR'
Yaşadıklarını Gallileo olayına benzeten Yayla, ifade özgürlüğünün yalnızca doğru, resmi ya da toplumda sevilen fikirlerin ifade edilmesi anlamına gelmediğini vurguladı.
Yayla, şöyle devam etti:
''Bilimsel bir analiz yaparak görüşlerimi açıkladım. Bu görüşler ilk olarak beni bağlar. Kimse bu görüşlere yüzde 100 kabul göstermek zorunda değildir. Ama hiç kimse de benim bu görüşlerimi açıklama hakkımı engelleme hakkına sahip değildir. Umut etmek istiyorum ki medya organları bundan sonra daha dikkatli, insan hak ve özgürlüklerine daha saygılı olacak.''
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yayla, ''Gazi Üniversitesi'nde görevden uzaklaştırıldınız. Yasal yollara başvuracak mısınız'' sorusu üzerine, ''Bütün idari ve hukuki yolları kullanacağım. Ömrümün bundan sonraki kısmını Türkiye için, bu güzel ülke için ifade özgürlüğünün geliştirilmesine adamak istiyorum'' dedi.
'KABANIMIN TERS ÇEVİREREK DOLAŞTIM'
Prof. Dr. Yayla, ''Başınıza kötü şeyler gelebileceği endişesini taşıyor musunuz'' sorusu üzerine ise şunları söyledi: ''Beni hedef haline getiren gazete aynı zamanda fotoğrafımı bastı ve hain ilan etti. Türkiye, nüfusu çok ve her türden insanın bulunduğu bir ülke. İzmir'de kabanımı ters çevirerek ve atkımı çantama koyarak dolaşabildim. Bu da gösteriyor ki, ben görüşlerimden dolayı başıma kötü bir şey gelme ihtimalinin olduğunu hissettim. Bunun olmaması lazım.''
Yayla, bir soru üzerine de kendisini hedef gösterdiğini ileri sürdüğü gazete hakkında dava açacağını söyledi. İnsanların vicdanına seslendiğini belirten Yayla, ''Bana bu muameleyi reva görenler, lütfen kendilerini benim yerime koysunlar, benim yaşadıklarımı yaşamak isterler miydi düşünsünler. Bu aynı zamanda bir vicdan meselesidir. İnsanların sağduyusuna, vicdanına seslenmek istiyorum'' dedi. Bir gazetecinin, ''Sözlerinizden pişmanlık duydunuz mu? Üslubu ayarlayamadığınızı düşünüyor musunuz'' sorusu üzerine ise Yayla, şöyle konuştu:
''Üslubu ayarlamakla ilgili bir problemim olmadı. Ben akademik bir analiz yaptım. Zaten üslubu ayarlama mecburiyeti hissetmek de ifade özgürlüğü açısından problemler olduğunu gösterir. Pişmanlığa gelince, ben fikirlerimin yüzde 100 doğru olduğunu kimseye empoze edemem. Gerçek ne sizin ne benim tekelimde. Ama insanlar doğru olduğuna inandıkları fikirleri savunurlar. Ben de doğru olduğuna inandığım fikirleri savunuyorum. Bu fikirleri bir dogma olarak görmüyorum. Bu fikirleri tartışmaya, eleştiriye açık olarak görüyorum. Ama bir şart koşuyorum, diyorum ki, bana baskı yaparak, tehdit ederek, yıldırmaya çalışarak fikirlerimden vazgeçiremezsiniz. Bana benim fikirlerimin yanlış olduğunu ispatlayarak bu fikirlerden vazgeçme şansı verirsiniz. Bu medeni bir yoldur.''
Yayla, Türkiye'de bir fikri yarışması olduğunu, ancak kendisinin eleştiri konusu yaptığı Kemalist çevrelerin fikir geliştirmek yerine bağırmayı ve slogan atmayı tercih ettiğini ileri sürerek, fikirlerinin yanlışlığının yine fikir ortamında kanıtlanmasını istedi.
İHD BAŞKANI ALATAŞ
İHD Başkanı Yusuf Alataş da Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında bir karalama ve linç kampanyası başlatıldığını ileri sürdü. Gelinen noktanın Türkiye'de ifade ve akademik özgürlüklerin durumu ile medyanın insan haklarına yaklaşımını bir kez daha gözler önüne serdiğini savunan Alataş, şöyle konuştu:
''Prof. Dr. Yayla hakkında üniversite yönetiminin başlattığı inceleme 12 Eylül yıllarının 1402 uygulamalarını anımsatmaktadır. Görüşlerini barışçıl bir şekilde ifade eden bir öğretim üyesi hakkında inceleme başlatıp onu görevden uzaklaştırmanın demokratik ve insan haklarına saygılı bir hukuk devletiyle bağdaştırılması mümkün değildir.
Bizler, insan hakları kuruluşları olarak Prof. Dr. Yayla hakkında başlatılan karalama ve linç kampanyasını protesto ediyoruz. Hakkında başlatılan karalama ve linç kampanyası derhal sona erdirilmelidir. Hakkında başlatılan inceleme ivedilikle durdurulmalı ve görevine derhal iade edilmelidir.''
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|