| |
Bir "bağış" hikayesi
Türk Tanıtma Vakfı'na (TÜTAV) bir telefon geldi... Almanya'da yaşayan bir Türk, vakfa bağış yapacaktı... Randevu istiyordu. Randevu verildi. 60 yaşlarında, iyi giyimli bir bey geldi. 40 yıldır Almanya'daydı. 2 catering (hazır yemek) firması vardı. Yanında 1.200 kişi çalışıyordu. Önce "hikayesini" anlattı:
Eşim tarih profesörüydü. Kötü hastalığa yakalandı ve öldü. Son nefesinde bana dedi ki: - Bankada küçük bir tasarrufum var... Bu paranın ülkemin tanıtılmasına harcanmasını istiyorum. Ben ölünce parayı TÜTAV'a bizzat götür. Eşimin bankada 22 bin Euro parası çıktı. Vasiyeti uyarınca bağışlamaya geldim.
TÜTAV Başkanı Kemal Baytaş duygulandı. O sırada yanında bulunan eski bakanlardan İlhan Aküzüm gözyaşlarını tutamadı. Turizm Bakanlığı'nın eski bürokratlarından Doğan Yılmazkaya da oradaydı. Kalktı Almanya'dan gelen adamı kucakladı.
"Almanya'dan gelen adam" sordu: - Yarın kızım Almanya'dan Ankara'ya geliyor... Parayı yanında getiriyor... Ertesi gün saat kaçta bağış için buraya gelelim? TÜTAV Başkanı Baytaş yanıt verdi: - Saat 11.00'de buyrun... Basına da haber vereyim.
Sohbette bir ara söz "Türkiye'nin gidişatından" açıldı. "Almanya'da yaşayan Türk" gözlemini söyledi: - Ülkem çok değişmiş... Dün Meclis'in önünden geçiyordum...... Ve "bir hikayeye daha" başladı.
İki genç yanıma yaklaştı: - Amca bize yardım et... Açız. Acıdım "gelin benimle" dedim. Lokantaya götürdüm, doyurdum. Çıkarken de ceplerine 50'şer Euro harçlık koydum. "Sağol amca" diye boynuma sarıldılar. Ama sonra fark ettim ki, cebimdeki cüzdanı yürütmüşler. Çalınan 2 bin Euro'ya değil ama, cüzdanda bulunan eşimin resimlerinin gidişine üzülüyorum.
Adam gece "bir akrabasında" kalmıştı. Otele geçecekti. TÜTAV'dan telefon etti, otelde yer ayırttı. Tam çıkarken Baytaş'ın kulağına eğildi: - Cebimde fazla para yok... Yarına kadar sizden ödünç para rica etsem. Baytaş "tezgahı" fark etti: - Yarına kadar paraya ihtiyacınız olmaz... Benim otomobilim sizi otele bıraksın.
O sırada İlhan Aküzüm ile Doğan Yılmazkaya da Baytaş'a veda edip, çıktılar. Almanya'dan gelen adam kapının önünde eski bürokrat Doğan Yılmazkaya'nın kulağına eğildi: - Bana yarına kadar........ Yılmazkaya'nın cebinde "100 YTL" vardı. "Elbette" dedi, parayı uzattı: - Ne olur kusura bakmayın, yanımda fazla para yok... Sizin gibi bir hayırsevere yardımcı olabilirsem ne mutlu bana.
Adam "gitti gider." Adam "sahtekar." Ve öğrendiğimize göre şu sıralar Ankara'da bir kısmının adı bizde varbazı vakıf ve dernekleri "ziyaret etmekle" meşgul.
|