|
|
Erkek egemen siyaset
Kabul edelim ki, Türk siyaseti renksiz ve seviyesiz. Bunda siyasetin erkek egemen bir faaliyet alanı olarak görülmesinin rolü büyük. Türkiye kadına seçme ve seçilme hakkını en erken tanıyan ülkelerden biri olmakla övünegeldi ancak uygulamada kadın siyasette var olamadı. Üstelik bu sadece şu andaki egemen siyaset kültürüyle de ilgili bir gerçek değil. 1980'li yıllardaki devrimci siyasette de kadınların yeri genel olarak erkeğin bir adım gerisindeydi. Kadınlar devrimci erkeklerin "bacı"larıydı. Marksist ideolojinin kaçınılmaz bir gerçekliği, kadınlar verili olarak erkeklerin "eşit"i kabul edilir ancak bu kabul uygulamada hayata geçirilemezdi. Çünkü devrimci erkeklerin ağırlıklı bölümü köylü kökenliydi ve feodal değerleri, devrimci inançlarının önüne geçiyordu. Kendini devrimci ilan eden gençlerin bile kadınlara bakışında ahlak vurgusu ağır basıyordu. Onun için bugün en keskin laik partilerde bile kadınların rolünün ağır basmaması yadırganmamalı. Türkiye kentlere yerleşmiş bir köylüler topluluğu. Köylülüğün ağır bastığı bir toplum yapısında kadının öne çıkması ise kolay değil. Radikal'de dün Funda Özkan, Oktay Ekinci'ye dayanarak bir iddia ortaya atmıştı. İstanbul nüfusunun yüzde 80'inin ilkokul mezunlarından oluştuğu vurgulanıyordu. Böylesi bir toplumsal yapıda kadınların siyasette ağırlık hissettirememesi kaçınılmaz tabii. Kadın siyasette olmayınca, insanların günlük yaşamına ilişkin birçok sorun Meclis düzeyine, yerel yönetim düzeyine yansımıyor. Kadınların doğrudan hedefi olduğu kapkaç, trafikte saygısızlık, çevre kirliliği, erkek egemen bir yönetim anlayışının gündemine tam olarak giremiyor. Türkiye, Kürt meselesinde eşitsizliği yıllardır tartışıyor ama kadının toplumun geleceğini belirleyen kararlarda hakkı olan rolü oynayamaması temel bir eşitsizlik sorunu olarak görülmüyor. Seçim yılları ve kadın milletvekili sayısına bakıldığında bu gerçek tüm çıplaklığıyla önümüze çıkıyor: * 1935- 395 milletvekilinin 18'i kadın. * 1943- 435 milletvekilinin 16'sı kadın. * 1950- 487 milletvekilinin 3'ü kadın. * 1957- 610 milletvekilinin 7'si kadın. * 1965- 450 milletvekilinin 8'i kadın. * 1973- 450 milletvekilinin 6'sı kadın. * 1991- 450 milletvekilinin 8'i kadın. * 1999- 550 milletvekilinin 22'si kadın. * 2002 seçimlerinde bu sayı 24'e çıkmış. Yerel düzeyde de benzer bir tablo ortaya çıkmış. 1999'da 3 bin 215 belediyenin sadece 18'inde kadın başkan var. 34 bin 84 belediye meclisi üyesinin ise sadece 541'i kadın. Erkek egemen siyasetin ise kaba, eşitsizlikçi ve sakat olması kaçınılmaz. AK Parti'nin Merkez Karar Yönetim Kurulu'ndaki kadın sayısını artırması olumlu bir gelişmedir ama yeterli değildir. Türkiye, siyasette kaliteyi yükseltmek istiyorsa kadınına mutlaka eşitlikçi temsili sağlayacak bir sistemi bulmalıdır. Bıyıklı erkeklerle demokrasi bu kadar oluyor çünkü.
|