|
|
Kebapçı kebapçı mı kalmalı?
Sushici Fatih Terim'den sonra şimdi de risottocu Mahsun Kırmızıgül'le karşı karşıyayız. Çok şaşırdık mı? Şaşırmadık! Ağzımız beş karış açık kaldı mı? Kalmadı! Çünkü artık devir değişti, Mahsun da değişti. Biraz imkanı olan, dünya zevklerini dibine kadar yaşamak istiyor, her şeyin ucundan accık tadına bakıyor işte. Hem para da çok önemli değil. Farklı şeyleri denemek için bir çatal aldıktan sonra hoşunuza gitmesi yeterli. Buna Mahsun'un risottosunu, Maldiv seyahatlerini de örnek verebiliriz ya da diyelim geçen sene evde dolma sarıp, bu sene pilatese başlayan bol röfleli ablaları da... Şimdi benim ablalarım yoga yapmasın, abilerim "Bana bi unagi (yılan balığı) lütfen" buyurmasın mı? Buyuracak tabii. Ne o öyle kebapçı kebapçı kalsın, sushici de suchici nağmeleri! Siyah Türk siyah Türk'lüğünü bilecek, bir adım ileri gitmeyecek öyle mi! Sanki siz ananızın karnından sushi çubuklarıyla doğdunuz. Siz Buz Otel'de tatile giderken iyi, Mahsun Maldiv'e gidince kötü. Hadi oradan lütfen! Üşenmeyin de etrafınıza bakıverin bari. Çoğumuz yeni emeklemeye başlayan çocuklar gibi değil miyiz ki? Öylesine bir merak, sağı solu karıştırma, ablaların, teyzelerin çantalarına dadanma halimiz yok mu? Çünkü yerleşmiş, içimize işlemiş zevklerimiz yok. Tatminsizlik gemisinde gidip duruyoruz. Herkes her şeyi denemek istiyor. Genç kızların düşük belli jean'lerini giyen anneleri misali. Sushi de yerim, pul biberi basıp lahmacun da dürerim, yoga da yaparım, Fener'in maçında avaz avaz da bağırırım, Eminönü'ne de giderim, Nişantaşı'nda martini de içerim, Harvey Nichols'tan da Atlas Pasajı'ndan da alışveriş ederim dönemindeyiz. Ey Mahsun'un risottosuna burun kıvıranlar, sizin Papermoon dekorlu paşa gönlünüz kabul etse de etmese de bu iş böyle. Şimdi ben beklemez miyim Alişan'ın Kemer Country'de at binmesini, Berdan Mardini'nin Kaya Çilingiroğlu'yla golf turnuvalarında esmesini, Lerzan Mutlu'nun sushi kurslarına gitmesini. Gidecekler, ne isterlerse onu edecekler. Hatta mümkünse çellist sevgili edinecekler.
|