Global piyasalardaki gelişmeler ve Türkiye'ye Etkileri
Mayıs-Haziran aylarında tüm gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye'de finansal piyasalar hızla değer kaybetti. Bu gelişmenin arkasında yatan neden gelişmekte olan ülkelerin kendi içsel dinamiklerinden daha çok global likidite seviyesindeki daralma olmuştur. ABD ekonomisinin artan faiz oranlarına rağmen işsizlik, enflasyon, dayanıklı tüketim malları, ev satışları vb. verilerinin yüksek büyüme ve tam istihdamı işaret ediyor olması, odönemdeABDMerkezBankası(FED)'infaizartırımlarınauzunsüredevamedeceğişeklindeyorumlanmışvetümriskliyatırımaraçlarındahızlıbirçıkışyaşanmıştır. Ancak aradan geçen süre içinde ABD ekonomisinin FED kontrolünde hızlı büyüme sürecinden uzun dönemli sürdürülebilir büyüme sürecine makro ekonomik ve finansal dengeleri bozmadan geçilebileceğine olan inanç artmaya başlamıştır. GlobalpiyasalarayönverenABD,AvrupaBirliği(AB)veJaponyamerkezbankalarıuyguladıklarıdüşükoranlıfaizpolitikasıilekendiekonomilerindekidurgunluğuaşmayaçalışırkentümdünyaekonomisiiçinucuzfinansmansağlamışlardır. Bu ülkelerde faiz oranlarının düşmesi iç ekonomiyi canlandırırken, bu ülkelere mal satan birçok ülkenin de ekonomik büyümesine katkıda bulunulmuştur. Üç büyük ekonomide portföy yatırımları yoluyla reel getiri elde edemeyen yatırımcılar reel getirilerin yüksek olduğu ülkelere yönelmişlerdir. Reel getirilerin çok yüksek olduğu Türkiye, AB ile müzakere sürecinin başlaması ve istikrar programı nedeniyle bu süreçten en fazla istifade eden ülkelerden birisi olmuştur.
Kırılganlığınnedenleri Geridebıraktığımızaylardaglobalpiyasalardayaşanandalgalanma"pembebulutlar"ındağılmasınanedenolmuştur. Dalgalanmadan en çok etkilenen ülkelerden birisi Türkiyeolmuşvetoparlanmasüresidiğerekonomileregöredahauzunsürmüştür. Kur, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki yükselişlerin etkileri başta enflasyon olmak üzere birçok gösterge üzerinde negatif etki yaratmıştır. Bu süreç, ekonominin dış şoklara karşı hkırılganlığının yüksek olduğunu göstermiştir. Bu kırılganlığın arkasında yatan temel neden ise gelecekyılyapılacakseçimlerinbirçokyatırımcıtarafındanriskolarakalgılanması ve bu risk için ilave prim talep edilmesi, GSMH'nin %8'ini aşan cari işlemler açığının sürdürülebilir olmaması ve enflasyon ile ilgili endişelerin artmasıdır. Tüm sayılan zorluklara rağmen finansalpiyasalarAğustos'tanbuyanagörecebiristikrarkazanmışgözükmektedir.
Yatırımcılarınilgisidevamediyor Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde kontrollü yumuşak iniş senaryosunun uygulanabildiğini gören yatırımcıların büyük ölçüde tekrar gelişmekte olan ülkelere dönmeleri Türkiye'yi de olumlu olarak etkilemiştir. Ekonomistlerin çoğunluğu bu senaryo çerçevesinde ABD'de gelecek yılın birinci yarısına kadar faizlerin mevcut %5.25 seviyesinden %4.75 seviyesine gerilemesini beklemektedir. Türkiye'ninkendiiçdinamiklerindenkaynaklananrisklerisedevametmektedir. Cari işlemler açığı, bütçe açığı ve enflasyon konusundaki gelişmeler mayıs ayındaki durumdan daha iyi tabloya işaret etmemektedir. Ancak makro ekonomik değişkenleri olumlu yöne çevirmek Hükümet'in kontrolü altındadır. IMFveABilişkilerininbozulmadanyürümesiveHükümet'inbugünekadaruyguladığısıkıbütçedisiplinindentavizvermemesidurumundaekonomitekrarmayısöncesidurumunadönebilecektir. Uluslararası makro ekonomik konjonktür ve global piyasalar tekrar gelişmekte olan ülkeleri destekler hale gelmiştir. Ancak seçimlerin sonuçları görülünceye kadar Türkiye bir miktar risk primi ödemeye devam edecektir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde toplumsal uzlaşma sağlanabilirse piyasalara ters şok verilmiş olacağından dolayı sonuçları beklenenin ötesinde artı değer yaratacaktır. Bizden hatırlatması.