|
|
|
|
|
|
|
|
|
Medeniyetler İttifakı Projesi Raporunun ana başlıkları
Çırağan Sarayında dün başlayan Medeniyetler İttifakı Projesi Üst Düzey Grup 4. Toplantısı kapsamında bu grubun hazırladığı raporda, 20. yüzyılda kaydedilen siyasi ve teknolojik gelişmelerin milletler arasında örneği bulunmayan bir uyuma erişilmesi ve geniş çaplı küresel refahın iyileştirileceği bir dönemin yaşanması ümidini artırdığı vurgulandı.
Medeniyetler İttifakı Projesi Üst Düzey Grup raporunda, İsrail-Filistin sorununun Batı ile Müslüman toplumları arasındaki ayrılığın başlıca sembolü haline geldiği, uluslararası istikrara yönelik en büyük tehlikelerden biri olmaya devam ettiği belirtilerek, uluslararası toplumun vakit kaybetmeksizin Filistin sorununa odaklanması ve çözüm arayışlarına hız vermesi gerektiği vurgulandı.
TAVSİYELER
Raporda
yer alan başlıca tavsiyeler de şöyle sıralandı:''Uluslararası toplum vakit kaybetmeksizin Filistin sorununa odaklanmalı ve çözüm arayışlarına hız vermelidir.
Bu yönde kaydedilecek ilerleme ancak Filistinlilerin ve Yahudilerin ulusal emellerinin meşruiyetinin tanınması ve barış ve güvenlik içerisinde bir arada yaşayacak iki tamamen egemen ve bağımsız devletin tesis edilmesiyle mümkün olacaktır.''
İSRAİL-FİLİSTİN İHTİLAFI İÇİN "BEYAZ KAĞIT"
Raporda, bu süreci desteklemek için İsrail-Filistin ihtilafını objektif bir şekilde inceleyen bir "Beyaz Kağıt" geliştirilmesi tavsiye edilirken, söz konusu çalışmada tarafların karşıt söylemlerine yer verilerek, önceki barış çabalarının başarı ve başarısızlıklarının gözden geçirilmesi ve krizi aşmaya yönelik bir çıkış yolu bulunabilmesi için yerine getirilmesi gereken şartların açıkça ortaya konması istendi.
Orta Doğu barış süreci konusunda yüksek düzeyli grubun, kapsamlı barış anlaşmasına ulaşılmasının sağlanması amacıyla tüm aktörlerin iştirak edecekleri uluslararası konferansın en kısa zamanda düzenlenmesi çağrısında bulunduğu vurgulanan raporda, adil ve onurlu bir çözüm olmadığı takdirde Müslüman ve Batı toplumları arasındaki uçurumu aşmaya yönelik çabaların bu raporda yer alan tavsiyeler de dahil olmak üzere sınırlı kalacağı ifade edildi.
ANNAN: SORUNUN TEMELİNDE DİN DEĞİL SİYASET VAR
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Müslüman ve batı toplumları arasında tırmanan gerilimin temelinde dinin değil siyasetin bulunduğunu ifade etti.
SORUN NE KURANDA NE İNCİLDE NE TEVRATTA
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Müslüman ve batı toplumları arasındaki gerilimin temelinde "din" değil "siyaset" olduğunu belirterek, "Sorun ne Kuran, ne Tevrat ne ede İncil. Bunu kanıtlayarak işe başlamalıyız" dedi. Medeniyetler İttifakı 4. Yüksek Düzey Grup Toplantısı Çırağan Sarayı'nda yapıldı. Toplantıda Akil Adamlar Grubu'nun hazırladığı rapor, Yüksek Düzeyli Grup eş başkanları tarafından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İspanya Başbakanı Jose Luis Dordiguez Zapatero ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'a sunuldu.
Raporun sunumu sonrasında söz alan BM Genel Sekreteri Annan, raporun kıtalar arasında köprü oluşturan İstanbul'da açıklanmasının yerinde bir karar olduğunu söyledi.
"GERİLİMİN TEMELİNDE DİN DEĞİL, SİYASET VAR"
Annan, sunulan raporda, Müslüman ve Batı toplumları arasındaki büyüyen bölünmenin temel nedenlerinin dini değil siyasi olduğu sonucuna varıldığını söyledi. Annan, "Basmakalıplardan, genellemelerden, peşin hükümlerden uzak durmalı ve bireyler ya da küçük gruplarca işlenen suçların, bir halkın, bir bölgenin ya da bir dinin tümü hakkındaki kanaatimizi belirlememesine dikkat etmeliyiz" dedi. Annan, bazı grupların dünya çapında bir savaş çıkarmak istediğini, bunu belli sembollerle yapmaya çalıştıklarını belirterek, "İyisiyle kötüsü ile hiçbirimiz farklı bir medeniyette yaşamıyoruz" diye konuştu.
"KORKU VE KUŞKU İKLİMİ SAVAŞLARI KÖRÜKLÜYOR"
Annan, raporda, din olgusunun sık sık duyguları tahrik etmek, kuşkuları beslemek ve dünyanın yeni bir din savaşı ile karşı karşıya olduğuna yönelik iddiaları desteklemek amacıyla istismar ediliyor olsa bile, gerçek sorunun kökeninin siyasi olduğunun ifade edildiğinin altını çizdi.
Korku ve kuşku ikliminin siyasi olaylarla körüklendiğini vurgulayan Annan, Iraklı, Afgan, Çeçen ve Filistinlilerin Müslüman olmayan güçlerin askeri harekatlarının kurbanı olarak görüldüğünü kaydederek, şöyle konuştu:
"ARAP-İSRAİL ÇATIŞMASI SEMBOLİK BİR YÜKE SAHİP"
"Arap-İsrail çatışması, pek çok bölgesel çatışmadan biri olarak düşünülmek isteniyor olabilir. Bu çatışma çok güçlü sembolik ve duygusal yüke sahiptir. Bu yük savaş meydanının çok uzağındaki kişileri de etkilemektedir. Filistinliler işgal altında yaşamaya devam ettikleri sürece, her gün bunun altında ezilip aşağılandıkça; İsrailliler otobüslerinde ve eğlence yerlerinde havaya uçuruldukça, bu duyguların alevi devam edecektir."
"TOPLUMLAR ARASINDA GÜVEN YARATMANIN ZAMANI GELDİ"
Müslümanların batıyı kendi inanç ve değerlerine tehdit olarak gördüğünü, bunun tersini gösteren kanıtları da reddettiklerini söyleyen Annan, batının ise İslam'ı aşırı uç ve şiddet dini olarak gördüğünü söyledi. Annan, "Artık küskünlüklerimizi aşıp, toplumlar arasında güven ilişkisi oluşturma zamanı gelmiştir" dedi. Sorunun ne Kuran, ne Tevrat ne de İncil olduğunu belirten Annan, bunu kanıtlayarak işe başlanması gerektiğini vurguladı. "Tüm dinlerin ortak değerlerini ön plana çıkarmalıyız. Şefkat, dayanışma ve insana saygı. Genelleştirme ve önyargılardan uzaklaşılmalı. Bireylerin, küçük grupların işlediği suçların bir bütün halkın, bölgenin ve bütün dinin zihnimizdeki imajını değiştirmesine izin vermemeliyiz" diye konuştu.
"AVRUPA'NIN GÖÇMEN POLİTİKASI YETERSİZ"
Avrupa hükümetlerinin yeni gelen göçmenleri ve onların çocuklarını ev sahibi toplumu içine alma konusunda yeterli stratejiyi geliştiremediğini vurgulayan Annan, cilt rengi veya dini farklı olan göçmenlerden, o ülkelerin ulusal kimliğini benimsemelerinin beklendiğini ifade etti. Türkiye'nin AB üyeliğine de değinen Annan, Türkiye AB'ye giden yeni yolda, Müslümanları dışlayanların da baskısıyla çeşitli zorluklarla mücadele edeceğini dile getirdi.
Annan, ikinci ve üçüncü kuşak göçmenlerin gettolarda işsizlik, yoksulluk ve suçlamalarla yaşadığını kaydederek, göçmenlerin ise yerli komşularında bir aşağılama ve korku duygusu yarattığına işaret etti. Annan, kamu yetkililerinin sadece bilinçlendirme değil, hoşgörüsüzlüğü ve aşırıcılığı da kınaması gerektiğini söyledi. Annan, siyasi sorunlara insani boyutta çözüm getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, toplumsal ve kültürel bir anlayışın halklar arasında oluşturulmasının önemine dikkat çekti.
"İSRAİL-FİLİSTİN MESELESİ AYRILIĞIN SEMBOLÜ"
Yüksek Düzeyli Grup Eşbaşkanları Devlet Bakanı Mehmet Aydın ile Federico Mayor da, Medeniyetler İttifakı kapsamında hazırlanan Yüksek Düzeyli Grup Raporu'na ilişkin değerlendirmelerde bulundular. Aydın ve Mayor'un sunduğu raporda, İsrail-Filistin meselesinin batılı ve Müslüman toplumlar arasındaki ayrılığın başlıca sembolü haline geldiği ve uluslararası istikrara yönelik en büyük tehlikelerden biri olmaya devam ettiği vurgulandı.
"MÜSLÜMANLAR KENDİNİ SAVUNMASIZ HİSSEDİYOR"
Uluslararası hukukun uygulanması ve insan haklarının korunması bakımından çifte standartların hakim olduğu algısının, tüm dünyada birçok Müslümanın kendini artan şekilde savunmasız hissetmesine yol açtığına dikkat çekilen raporda, "Birçok durumda kendinden menkul dini şahsiyetler, toplumun dini konulardaki öğrenme arzusunu tarihi öğretilerin dar ve çarpıtılmış yorumlarını yaymak için istismar etmektedirler. Bu kişiler bir takım kültürel geleneklerini çarpıtmak suretiyle namus cinayetleri ve kadınlara baskı yapılması gibi uygulamaları dinin gerekleri olarak takdim etmektedirler" denildi.
"FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN 'BEYAZ KAĞIT' GELİŞTİRİLSİN"
Raporda, uluslararası toplumun vakit kaybetmeksizin Filistin sorununa odaklanması ve çözüm arayışında bulunmasının gerekliliğinin altı çizilirken, bu sürecin desteklenmesi için İsrail-Filistin ihtilafını objektif şekilde inceleyen bir "beyaz kağıt" geliştirilmesi önerildi.
"ORTADOĞU'DA BARIŞ İÇİN ULUSLARARASI KONFERANS ÖNERİSİ"
Bu çalışmada, tarafların karşıt söylemlerine yer verilerek, önceki barış çabalarının başarı ve başarısızlıklarının gözden geçirilmesi ve krizi aşmaya yönelik bir çıkış yolu bulunabilmesi için yerine getirilmesi gereken şartların açıkça ortaya konulması istenen raporda, Ortadoğu'da kapsamlı bir barış anlaşmasına ulaşılmasının sağlanması amacıyla, ilgili tüm aktörlerin katılımıyla, uluslararası bir konferansın kısa zamanda düzenlenmesi çağrısında bulunuldu. Aşırılığın artmasını, İslam dünyasındaki siyasi hareketlerin bastırılmış olmasına bağlayan raporda, Müslüman ve batılı toplumlar arasında gerginliği körükleyen birçok sorunun siyaset ile dinin kesişme noktalarında ortaya çıktığına dikkat çekildi. Raporda ayrıca, BM Genel Sekreteri tarafından gerginliğin giderilmesine yardımcı olacak bir yüksek temsilci atanması önerildi.
Raporda şu önerilere yer verildi:
"Çeşitliliği toplumların normal bir özelliği olarak gösteren film ve tv programlarının yapımı için ortak teşebbüslerin geliştirilmesi.
*Öğrencilere, diğer kültürleri ve dinleri anlamaları sağlamak amacıyla, her düzeyde kültürel iletişim ve insan hakları eğitimi verilmesi
*İşsizliğin, yabancılaşmanın ve aşırılığın önemli sorunlara yol açtığı ülkelerde geniş tabanlı gençlik istihdam girişimlerinin öngörülmesi"
RAPORDAN BAŞKA ALINTILAR
Ancak artan küresel eşitsizlikler, fakirlik ile özgürlüğün yaygınlaştırılamamasının bu umudu kırdığına işaret edilen raporda, bu süreçte, kültürel homojenleştirmeden, dağılmış aile yapılarına, geleneksel hayat tarzlarının sürdürülmesinde karşılaşılan zorluklardan çevre bozulmasına kadar varan geniş bir yelpazede risklerle ve kayıplarla karşılaşılabildiği dile getirildi.
Raporda, bu yeni tehditler karşısında bazı çevrelerin, özellikle de sürekli olarak ayrımcılığa, küçük düşürülmeye veya marjinalleştirilmeye maruz kalan grupların, tepkilerini kendi kimliklerini daha saldırgan bir tarzda ortaya koymak suretiyle gösterdiği vurgulanarak, şöyle denildi:
''Bu dinamiğin kendini en derin şekilde hissettirdiği alan da hiç şüphesiz Batılı ve Müslüman toplumlar arasındaki ilişkiler olmaktadır. Batılı ve Müslüman toplumların arasındaki mevcut gerginliğin kaynağını anlamak için tarih ve dinin ötesine bakmak ve yakın geçmişteki siyasi gelişmelere odaklanmak gerekmektedir.''
MÜSLÜMAN ÜLKELERİ ETKİLEYEN BATILI POLİTİKALAR
Müslüman ülkeleri etkileyen Batılı politikalara da değinilen raporda, şu görüşlere yer verildi: ''İsrail-Filistin meselesi, Batılı ve Müslüman toplumlar arasındaki ayrılığın başlıca sembolü haline gelmiş olup, uluslararası istikrara yönelik en büyük tehlikelerden biri olmaya devam etmektedir.
Batının Müslüman ülkelerde yürüttüğü askeri harekatlar halen tüm dünyaya yayılmakta olan korku ve düşmanlık ortamının derinleşmesinde önemli bir etkendir.Irak'taki şiddet ve ölüm sarmalı ile Afganistan'da süren ihtilaf, terör gruplarının kadrolarını takviye etmelerini kolaylaştırmaktadır.
Buna ilaveten uluslararası hukukun uygulanması ve insan haklarının korunması bakımından çifte standartların hakim olduğu algılaması, tüm dünyada birçok Müslümanın kendini artan şekilde savunmasız hissetmesine yol açmaktadır.''Müslüman toplumlardaki eğilimlerden de bahsedilen raporda, İslam dünyasının büyük bölümünün içinde bulunduğu kötü durumu sadece dış müdahalelerle izah etmenin mümkün olmadığına işaret edildi.
İlerici ve gerici kuvvetler arasında iç tartışmanın İslam dünyası içerisinde sosyal ve siyasi meselelerin yanı sıra İslami hukukun ve geleneklerin yorumlanmasında da kendini gösterdiği kaydedilen raporda, bu durumun da derin bölünmelere ve bazı hallerde aşırılık ve şiddete yol açtığı bildirildi.
NAMUS CİNAYETLERİ VE KADINLARA BASKI
Birçok durumda kendinden menkul dini şahsiyetlerin toplumun dini konulardaki öğrenme arzusunu istismar ettiği vurgulanan raporda, bu kişilerin bir takım kültürel gerçekleri çarpıtmak suretiyle namus cinayetleri ve kadınlara baskı yapılması gibi uygulamaları dinin gerekleri olarak takdim ettiği ifade edildi.
Bazı İslam ülkelerinin reforma karşı direnç gösterilmesi ve öz eleştiri eksikliği nedeniyle ekonomik ve sosyal ilerleme için gerekli olan ivme ve enerjiden mahrum kaldığı dile getirildi.
'MÜSLÜMAN VE BATI ARASINDAKİ GERGİNLİĞİ SİYASET İLE DİNİN KESİŞME NOKTALARINDAKİ KÖRÜKLEYEN FAKTÖRLER ORTAYA ÇIKARTIYOR
Medeniyetler İttifakı Girişimi Üst Düzey Grup raporunda, ''Müslüman ve Batılı toplumlar arasındaki gerginliği körükleyen birçok mesele, esasen siyaset ile dinin kesişme noktalarında ortaya çıkmaktadır'' denildi. Medeniyetler İttifakı Girişimi kapsamında BM Genel Sekreteri tarafından Müslüman ve Batı toplumları arasında artan kutuplaşmayı önleme yollarını araştırmak üzere geçen yıl kurulan, dünyaca tanınmış 20 uzmandan oluşturulan Üst Düzey Grubun İstanbul'daki 4. toplantısının sonuç raporu açıklandı.
Raporun tavsiyeler bölümünde, aşırılığın artmasına yol açan faktörlerden birinin İslam dünyasındaki siyasi hareketlerin bastırılmış olması olduğu da vurgulanarak, şu görüşlere yer verildi:
''Bu nedenle İslam dünyasındaki iktidar çevreleri tarafından şiddet yanlısı olmayan siyasi gruplara dinci veya laik nitelikleri gözetilmeksizin siyasete katılım imkanı sağlanması, hem Müslüman, hem de Batılı toplumların çıkarlarına hizmet edecektir.
Müslüman ve Batılı toplumlar arasındaki gerginliği körükleyen birçok mesele, esasen siyaset ile dinin kesişme noktalarında ortaya çıkmaktadır.Bunlar arasında siyasi ve dini liderler tarafından kullanılan bazı kışkırtıcı söylemlerin yıkıcı tesiri ile bu söylemlerin medya tarafından geniş kitlelere yayılmasının yol açtığı etkiler yer almaktadır.'' Raporda, bu nedenle liderlerin ve kamuoyunu şekillendirenlerin sorumlu davranmaları istenirken, bu kişilerin kültürler arası anlayış ile dini inanç ve geleneklere karşılıklı saygının geliştirilmesi için ellerinden gelen gayreti göstermeleri istendi.
YÜKSEK TEMSİLCİ ATANMASI VE FORUM TAVSİYE EDİLDİ
Raporda, ayrıca, BM Genel Sekreteri Annan tarafından özellikle kriz anlarında kültürler arası gerginliğin giderilmesine yardımcı olacak, karşılıklı anlayışın geliştirilmesine katkı sağlayacak ve uzlaşı yollarının oluşturulmasına çalışacak bir yüksek temsilci atanması da tavsiye edildi. Bu çerçevede ortaklıklar kurulması ve eyleme yönelik taahhütlerin dile getirilmesi için düzenli bir platform oluşturulmasını öngören hükümetler ve uluslararası kuruluşlarla, sivil toplum ve özel sektör temsilcilerini de içerecek bir ''Medeniyetler İttifakı Forumu''nun BM'nun uhdesinde tesis edilmesi hususunun da değerlendirilmesi istendi.
EĞİTİM, MEDYA, GENÇLİK VE GÖÇ KONULARI
Raporda, eğitim, medya, gençlik, ve göç alanlarında uygulamaya konacak uzun vadeli girişimlerin Batılı ve Müslüman toplumlar arasında köprüler kurulmasına, saygı ve anlayış kültürünün geliştirilmesine büyük fayda sağlayacağının düşünüldüğü vurgulandı.
Bu alanlarda ortaya konulan somut öneriler raporda şöyle sıralandı:''Çeşitliliği toplumların normal bir özelliği olarak gösteren film ve tv programlarının yapımı için ortak teşebbüslerin geliştirilmesi. Bu bağlamda medyanın kamuoyu üzerindeki etkisi ve toplumlar arasında köprüler kurulmasında oynayacağı önemli rol dikkate alınmaktadır. Öğrencilere, diğer kültürleri ve dinleri anlamalarını sağlamak amacıyla her düzeyde kültürel iletişim ve insan hakları eğitimi verilmesi, göçmen topluluklarının entegrasyonunu ve kültürler arası diyaloğu desteklemeye yönelik sosyal iletişim ağlarının geliştirilmesi, işsizliğin, yabancılaşmanın ve aşırılığın önemli sorunlara yol açtığı ülkelerde hayata geçirilmek üzere geniş tabanlı gençlik istihdam girişimlerinin öngörülmesi.''
(anka - ajanslar)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|