|
|
Komadaki Ecevit ve Yakup Yılmaz
Bülent Ecevit yaşıyor olsaydı medyanın bu övgü sağanağı karşısında, sevinç yerine şaşkınlık duyardı. Ya da "Madem bu kadar değerliydim o zaman yaşarken bunları yazmamanızı içime sindiremiyorum" derdi. Ecevit'in bu övgüleri hak edip etmediğini tartışmıyoruz. Bu yazı sadece riyanın altını çizmek için yazıldı. Önümüzde çok yakın ve somut bir örnek var. Haziran başında Bülent Ecevit'in koma halindeki fotoğrafları yayınlanmıştı. Tempo dergisinin kapağındaki fotoğrafları Hürriyet, Milliyet ve Posta gazeteleri sayfalarına taşımışlardı. Pazartesi gününden beri bu gazeteleri taradım ama o fotoğrafı göremedim. Ecevit'i can çekişirken gösteren fotoğraf, haziranda iyiydi de şimdi mi kötü oldu? Doğru olan o fotoğrafı haziranda da kullanmamaktı. O fotoğrafı kapak yapan Tempo dergisinin en tepesinde Mehmet Yakup Yılmaz var. Etik tartışmalara çok meraklı olduğu için Mehmet Yakup Yılmaz'a sorulması gereken soru çok. Mesela Ecevit'in komadaki fotoğraflarında nasıl bir kamusal yarar gördünüz? Ecevit o fotoğraf çekildiğinde, başbakan değildi ve hatta siyasette de değildi. Komada olduğunu herkes biliyordu. Yani hiçbir yeni unsur da yoktu. O fotoğrafı yayımlayanlar, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Bildirgesi'ndeki özel hayatın korunması maddesini ihlal ettiler. İhlal edilen sadece bu değil... Bir de Yakup Yılmaz'ın herkese sık sık hatırlattığı Doğan Medya Grubu Yayın İlkeleri var. O fotoğraf söz konusu ilkelerin 11 ve 12'nci maddelerine aykırı değil mi? O zaman bu tartışmayı doğru yere oturtalım: İlkeler sadece duvarlara asılması ya da rakiplere saldırırken kullanılması için mi var?
|