|
|
|
|
|
|
'Adalete güvenilmediği için toplumda linç olayları artıyor'
-İnsanları şiddete, adam öldürmeye iten temel sebepler nelerdir? Neyin yoksunluğu katil eder insanı? - İnsan davranışlarında bilinen üç temel unsur var: Birincisi biyolojik, yani sizin doğuştan genlerinizle birlikte getirdiğiniz kolay kolay değiştiremeyeceğiniz karakter özellikleriniz. İkincisi psikolojik yapı; bu da doğduğunuz andan bugüne kadar geliştirdiğiniz rol modelleri ve yakınlarınızla, çevrenizle ilişkileriniz. Üçüncüsü ise sosyo-kültürel, yani toplumsal yapı; değer yargılarınız, adalet duygusu vs. Bence burada insanları şiddete iten en etkili neden, toplumsal yapıdaki değişiklik. Psikolojik olarak toplum zorlanıyor belki ama burada asıl belirleyici olan adalet duygusunun, vicdani değerlerin yitirilmesi. Kentleşme sürecinde aile, komşuluk değerleri ortadan yok oldu. Örneğin "Mahalle halkı ne der?" diye bir kavram vardı eskiden, yani sizi frenleyen toplumsal bir destek vardı. Yani siz genetik açıdan da suç işlemeye, şiddete eğilimliyseniz bu vicdan biraz dışardan destekli oluşturulurdu. Ama açıkcası artık bu da oluşmuyor. Aile, mahalle, akrabalar bütün bu değerlerde büyük bir çöküş var.
- Yani insanların artık çekinecek, utanacak kimsesi, hiçbir şeyi de kalmadı diyorsunuz... - İnsanları kendi vicdanlarıyla yargılayan önce kendisi, sonra yakın çevresi ve en son da ülkedeki adalet sistemidir. Kişinin kendi vicdan mekanizması gelişmemiş ve adalet yapısı da bozuksa, her şeyi kendine hak görebilir. Türkiye'de kim "Ben bu ülkede adalet duygusunu yaşıyorum," diyebilir ki? Afları, insanların haklarını almak için aylarca yıllarca uğraştığını görüyoruz... Yani her şey biyolojik değil ama diğer fren mekanizmaları da elden çıkarsa insanların kendi vicdanlarına kalırız. İşte adalete güvenilmediği için toplumda artan linç olaylarını görüyoruz. İnsanlar ne sebeple olursa olsun, rahatlıkla suç işleyebileceklerini düşünüyorlar artık.
- Okullarda artan çeteleşmeler, kız çocuklarının bile birbirine bıçak çekmesi, öğrencilerin öğretmenlerine eziyet etmeleri... Yeni neslin durumu da pek iç açıcı sayılmaz sanırım... - Bu bizi korkutan bir süreç. Türkiye özellikle 80'li yıllarla birlikte böyle bir sürece girdi ve şimdi onun ilk kuşakları yetişti. Hiçbir değer yargısı, inancı, aidiyet duygusu olmayan, kimliği oluşmamış, her türlü durumda kişilere, gruplara yönelik şiddeti kendisine hak gören bir kuşak. Şimdi böyle bir nesille karşı karşı karşıyayız ve bunun sonuçlarını görüyoruz. Daha da göreceğiz...
|
|
|
|
|
|
|
|
|