|
|
Nedir alıp veremediğimiz?
İnsan güzel haberler aldığı zaman 'Gerçek hayat nedir?' diye sorgulamaya başlıyor. Koşuşturma, gazete, aynı kısır çekişmeler...
Yakın bir arkadaşımla buluştuk. İki hafta önce hamile olduğunu öğrendi. "Görmemişin çocuğu olmuş," diye gülerek bebeğin ultrason fotoğrafını gösterdi. Anne rahminin görüntüsü içinde siyah bir leke. Şaşkın bakışlarımı görünce açıklama gereği hissetti. "Bak o lekenin içinde incecik beyaz bir çizgi var ya... O da kalbi. Nasıl pır pır atıyor inanamazsın. Oysa daha iki milim midir, üç milim midir? Şaka gibi değil mi?" Elimdeki fotoğrafa uzun uzun baktım, ardından arkadaşımın parlayan gözlerine. Hayat ne garip değil mi? Doğum ise bir mucize. Digitürk National Geographic kanalında doğumu anlatan bir belgesel var. Sık sık tekrarlıyorlar. Yakalarsanız kaçırmayın. Daha önce de yazdım, mucizenin ne demek olduğunun kanıtı o işte. Gazeteye karmakarışık duygularla döndüm. İnsan böyle güzel haberler aldığı zaman gerçek hayat nedir diye sorgulamaya başlıyor. Koşuşturma, gazete, bir günde tüketilen haberler, gündem, aynı açıklamalar, aynı kısır çekişmeler.... Oysa oralarda bir yerlerde bir bebek oluşuyor. Kalbi, kulağı, beyni, elleri kolları.... Baştan yaratılıyor. Düşüncelere dalmışken öğrendim Semih Balcıoğlu'nun öldüğünü. Olduğum yerde, yazı işlerinin ortasında kalakaldım. Ne sesim çıktı, ne hareket edebildim. Semih Balcıoğlu için meslektaşları, yaşı ona daha yakın olanlar, dostları kuşkusuz benden çok daha iyi cümleler yazacaklardır. Sanatından, geçmişinden, kişiliğinden söz edeceklerdir. Ama benim için Balcıoğlu çok farklıydı, çok özeldi. Sabahları 9 civarı karşılaşırdık gazetede. Karikatürlerini teslim etmeye gelirdi. İçten bir "Günaydın"dan sonra hemen sohbete koyulurduk. O saatte bütün gazeteleri okumuş bitirmiş olurdu. Röportajımla ilgili yorumlar yapar, manşetleri eleştirirdi. Müthiş biriydi. Yaşına göre dinamik, medyada karşılaşmadığınız kadar sevecen ve her alanda özlediğimiz şekilde beyefendi. Ayrılırken kocaman bir gülümsemeyle "Hoşçakalın," derdi. İçim sıcacık olurdu. Ölümünü duyduğum anda o sıcaklığı düşündüm. Hayat ne kadar acımasız. Bir gün varsınız, bir gün yoksunuz işte. Üstelik çark acımasızca işliyor. Sizin yerinize yeni bebekler yaratılıyor. Böylesine bir mucize sonucu dünyaya gelip, bu kadar kolay gidebiliyorsak... Nedir derdimiz? Nedir alıp veremediğimiz. Oysa hayat ne kadar büyük bir hediye.
|