| |
Alçakların son sığınağı...
Soru şu: BM'nin üç yüz kriteri tarayarak vatandaşın yaşam kalitesini belirlediği "insani gelişmişlik endeksi" nde Türkiye neden Yunanistan'dan 69 basamak aşağıda? Türkiye vatandaşının ortalama ömrü neden Yunan vatandaşından on yıl daha az? Bir Yunan vatandaşı bir Türk vatandaşından neden sekiz yıl daha fazla okumuş? Cevap gayet net ve açık: Çünkü Yunanistan 1981'den beri AB tam üyesi...
Diğer üye ülkelerde olduğu gibi Yunanistan'ı da hangi parti yönetirse yönetsin, asıl iktidar vatandaşı gözeten ve onun refahı ile özgürlüğünü sürekli çoğaltan AB kriterleri... Bizdeki "vatandaşı sevmeden vatanseverlik yapan" salyalı AB düşmanlığı asıl neyi gözlerden saklamaya çalışıyor, biliyor musunuz? Yöneten ve yönetilen ayrımını... Türkiye'yi yönetenler bu halkın vergisiyle uluslararası standartların çok üzerinde bir refah ortamında yaşadı. Ya yönetilenler nasıl yaşadı? Bir yaşına gelmeden ölen bebekler yönetilenlerin durumunu gösteriyor zaten... Peki neden yöneten keyif içinde de, yönetilen Yunan vatandaşının 69 basamak gerisinde? Çünkü Türkiye'deki sistem, yöneteni, devletin içindekini korumakta... AB ise "yönetilenlerin" yaşam kalitesiyle ilgili... Salyalı milliyetçilik "yabancıyı" hedef göstererek, "yönetileni yok sayan" iç sömürge zihniyetini gözlerden saklamaya uğraşıyor. Samuel Johnson, bu sahtekârlar için "milliyetçilik alçakların son sığınağı" der.
Soru şu: AB sayesinde çıkarılan dokuz uyum paketinde ve onca yönergeden hangisinde "yönetilenin", sıradan vatandaşın aleyhine bir madde var? Hangi yönetilenin onuru incinmiş? Bunu açıkça tartışmadan demagoji yapanlar, Samuel Johnson'un tanımına girer. Ayrılmaları halinde, kadının ve erkeğin mal varlığını eşit bölüşmelerini öngören yasa değişikliği mi? Töre cinayetine indirim sağlayan anlayışı değiştiren mi? Devletten bilgi almamızı mümkün kılan bilgi edinme yasası mı? Halktan gizlenen MGK tüzüğünün saydamlaşmasını öngören mi? Tıp laboratuarlarına evrensel denetim arzusu mu? Et kesimine hijyenik ölçünün gelmesi mi? Hangisi? Tümü de sapına kadar "yönetilenlerin" lehinedir. Sanki halkın anasını bugüne kadar ağlatanlar hep yabancılar. AB sayesinde yönetim anlayışı değiştikçe, yönetenler zorlandıkça, tetikçiyi bağırtıyorlar: Kahrolsun yabancılar. İşte "milliyetçiliği son kale olarak kullanan alçaklık" da zaten o noktada devreye giriyor.
Boğaz'daki evinin üst balkonunda püfür püfür entarisini giymiş oturan konak sahibi, kan ter içinde akıntıya karşı kürek çeken kürekçiyle dalga geçince, kürekçi sinirlenmiş, konak sahibine, -Ne gülüyorsun, demiş, sen de öleceksin, ben de... Konak sahibi yanıtlamış: -Ama sen öyle öleceksin, ben böyle. Şimdi, bizdeki tinerci çocuk üslubuyla salyalı milliyetçilik yapanlar, konak sahibi ile kayıkçının aynı ırktan olduğu söyleyerek, aradaki farkı unutturmaya çalışmaktalar. Vatandaşa "sen öyle öl" diyorlar. Yunan vatandaşının yaşam standardı AB sayesinde 69 basamak yukarı çıkıyorsa, yönetileni, ezileni koruyan bir zihniyeti konak sahibine karşı neden istemeyeceğiz ki...
Tekrarlıyorum... Soru bir, Yunanistan neden bize fark atıyor? Soru iki, AB uyum yasaları "yönetilenlere" nasıl bir zarar getirmiş? Statükoyu korumak isteyen tetikçi buna demagoji ve küfürle cevap veriyor. Ne diyordu Samuel Johnson? "Her alçağın son sığınağı milliyetçiliktir." Alçaklık etmeden milliyetçilik etmek istiyorsan önce vatandaşını, insanını seveceksin. Kendi insanını sevmeden, kendi vatandaşına ihanet ederek bırak milliyetçi olmayı, adam bile olamazsın.
|