Ne idi ne oldu!
Murat Bardakçı Hürriyet'te, Mesut Ilgım' ın bulduğu belgeyi açıklıyordu. 1933'de, Nazi Almanyasından kaçan Einstein, Türkiye hükümetine mektup yazmış, kendisi gibi Yahudi 40 Alman bilim adamına sığınma ve iş rica etmişti. Bardakçı' ya göre, Başvekil İsmet Bey ile Maarif Vekili Reşit Galip Bey' in tereddüt ettiği başvuru, Reisicumhur Mustafa Kemal Bey' in isteğiyle kabul edilmişti. Bardakçı ve Hürriyet şu yorumla yansıttılar: "Cumhuriyet'in 83'üncü yıldönümünü kadın parklarını, tarikat cüppelerini tartışarak kutluyoruz. Oysa 10'uncu yılda Einstein o mektubu yazmıştı." Yani, "neydik, ne olduk".
"75'inci Yıl Marşı" nın da, tabii 83'üncü yılınkinin de "Onuncu Yıl Marşı" olduğu ülkede elbet her şey donup kalmadı ve geriye gitmedi. Memlekette, güdükleşmiş üniversitelerde dahi, tek tartışılan parklar, cüppeler değil. Kendimize de, Cumhuriyet'e de haksızlık etmeyelim. Ama madem ki mevzu, "Üniversiteden koparılan bilim adamları" dır; "Einstein'dan YÖK'e", 73 yılı dolduralım.
1933: 50 kadar bilim adamı, toplam 1000'e yakın Alman (Yahudi) Türkiye'ye sığınmaya başlar. Mustafa Kemal "Üniversite Reformu" nu yaptırmaktadır. "Atatürk'ün yaptırdığı her şeyi yerli zannedenler" e inat olmalı ki, reformu İsviçreli Prof. Mache hazırlar. Darülfünun, kimi hocalarıyla tasfiye edilip İstanbul Üniversitesi kurulur. Neumark, Hirsch, Hindemith gibi sığınmacılar fakülte kurar, kanun hazırlar. Çok sayıda iyi öğrenci yetiştirirler. "Batılı veba faşizmin uğramadığı harikulade bir ülke" dir burası. 1937: Pertev Naili Boratav, devlet bursuyla Almanya'da olan bir akademisyendir. Nazi karşıtı, Yahudi düşmanlığını eleştiren, demokrasi yanlısı görüşleri yüzünden orada ve burada mimlenir. Bursu kesilip çağrılır. Daha sonra, "milliyetçi düşünür" Nihal Atsız onu CHP'li Başbakan Saraçoğlu' na "komünist" diye de ihbar eder. Sabahattin Ali' yi de. 1948: TBMM'de özel kanunla, Boratav, Niyazi Berkes, Behice Boran üniversiteden tasfiye edilir. Muzaffer Şerif de. Ara not: Boratav, 4 yıl buradan ABD Stanford Üniversitesi kütüphanesi Türkiye bölümünü yönetir; sonra 20 yıl Fransa'da, "Türkçü Atsız" a ve bilumum bahtsıza nazire, "Türk folkloru" nu araştırır, anlatır, tanıtır. Muzaffer Şerif, Güneydoğu'da köylüleri araştırdığı için kovulmuştur; ABD'de, adına kürsüler kurulan, adıyla teoriler anılan evrensel bir sosyal psikoloji anıtı olarak yaşar ve ölür. 1961: 27 Mayıs, birtakım özgürlükçü açılımların gölgesinde kendi üniversite darbesini de yapar. 147 profesör üniversiteden kazınır. Prof. Yavuz Abadan gibi CHP'liler de dahil. 1971: Üniversite, öğrencileri ve "fişli" öğretim üyeleriyle işkenceden geçirilir. Bahri Savcı, Uğur Mumcu, Sadun Aren, Mümtaz Soysal ve daha niceleri, gözaltılar, horlama, hırpalama, aşağılama ameliyelerine maruz kalır. 1980: Bildiğiniz "Kenan Paşa" darbesi. Bugünün yüksek rütbelileri o sırada "genç subaylar". Üniversiteli yine işkenceden geçer; yetmez, bir de bildiğiniz YÖK kurulur. "Doğramacı" YÖK ve sıkıyönetim komutanlıkları, yani görevli subayların işbirliğiyle, seçilmiş rektörler, dekanlar görevden alınır; hemen 70'ten fazla akademisyen atılır ve tasfiye edilenler, çeşitli baskılarla 3 bini geçer. "1402'lik" denir onlara. Çünkü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile, bir daha memurluk yapamamak üzere atılırlar. "İslami duyarlılığı olanlar" kıs kıs gülmektedir. 28 Şubat 1997: Bu simge tarih etrafında, Gürüzlü YÖK, "o solcu, şu irticacı, beriki Kürtçü, öteki uyumsuz, filanca Alevi, şu yan baktı" diyerek doğrar da doğrar. Kimi solcular bunu ilericilik sanmaktadır.
"Tarihi boşluk" u azıcık doldurduk. "Atatürk'ün Alman sığınmacıları kabul ettiği" Üniversite'den, sorsanız mutlaka "kökten Atatürkçü" olanların utanmazca kazıdığı bizimkilerin kısa hikayesi. Yurdun demir ağlarla örülmesinden yalanlarla örülmesine uzanan hazin yıllar!
|