|
|
Türkiye'nin yeri ve yönü
Soğuk Savaş yıllarında "antikomünist" olmak Batı ittifakında yer almak için yeterliydi. Sovyetler'e komşu Türkiye için haydi haydi yeterliydi. O zaman sağcılar ne eski adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu, ne de NATO'yu sorgulardı. İnsan hakları kavramına da yabancıydı. İşkenceye uğrayan solculardı nasılsa. Ama Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla dünya büyük bir değişime girdi. Artık sadece anti olmak bir kültürün parçası olmaya yetmiyordu. İnsan haklarına saygılı olmak, demokrat olmak, üretken olmak, hukukun üstünlüğüne inanmak gerekiyordu. Bunlar söylemesi kolay ama gerçekleştirmesi zor işler. Bu yolda atılan adımların meyvesini de kısa sürede aldık aslında. Türkiye'ye giren yabancı sermaye oranı, ulusal gelir düzeyindeki artış bunun göstergeleri. Yeni Şafak'ın dünkü manşeti Cumhuriyet'in 83 yıllık bilançosuydu. 1923'te sadece 51 milyon dolarlık ihracat yapabilen Türkiye, bugün 83 milyar dolara ulaşmıştı. O gün 45 dolar olan milli gelir 2005'te 7 bin 950 dolara çıkmıştı. 2006'da 8 bin 385 dolara çıkması bekleniyordu (Gerçi bu artışta doların değerinin düşük kalmasının payı da büyük). Bunlar geleceğe yönelik umut veren rakamlar. Ama bilanço bundan ibaret değil. Bardağın dolu tarafı gibi, boş tarafı da var. Biz genelde kendimizi değerlendirirken "dünya yerinde sayıyor" fikriyle hareket ediyoruz; oysa dünya bizden çok hızlı değişip hareket ediyor. Osman Ulagay da Milliyet'teki köşesinde bunun örneklerini vermişti. Örneğin, 2004'te kişi başına yatırım İrlanda'da 11 bin 299 dolar, Fransa'da 6 bin 476 dolar, İspanya'da 6 bin 91 dolar, Almanya'da 5 bin 689 dolar, Yunanistan'da 4 bin 691 dolar, Türkiye'de ise sadece 648 dolar. Çalışma çağındaki kadınların istihdama katkısı Danimarka'da yüzde 71.6, Almanya'da yüzde 59.2, Fransa'da yüzde 57.4, Bulgaristan'da yüzde 50, Türkiye'de ise sadece yüzde 24.3. Aynı gerçek teknoloji kullanımında da geçerli. Hane halkının internete erişim oranı 2004 itibariyle, Danimarka'da yüzde 69, Almanya'da yüzde 60, İrlanda'da yüzde 40, Yunanistan'da yüzde 17, Türkiye'de ise yüzde 7. Demek istediğim, 83 yılda ciddi bir yol aldık ama daha gitmemiz gereken çok yol var. Bu mesafeyi, her yıl yüzde 5'in üzerinde büyürsek kapatma şansımız var. Bunun için de Batılı ittifakların içinde yer almamız, hukukumuzu, ekonomik altyapımızı onların standartlarına çıkarmamız gerekir. AB çapasından kopmuş bir Türkiye'nin ne yana savrulacağını kimse kestiremez. Çocuklarınıza daha iyi bir gelecek sağlamak istiyorsanız, bunun altyapısını sağlamanız gerekir. Bunun yolu AB standartları. İstediğiniz kadar şanlı tarihinizle öğünün bugünün gerçeği bizi çok mutlu edecek gibi değil. Önce bunu görmek gerekir. Önümüzdeki 83 yılın bilançosunun bugünden farklı olmasını istiyorsak, bu gerçeği kabul edip ona göre davranmamız şart.
|