| |
|
|
Vay benim Galatasaray'ım
Galatasaray-Bordeaux maçından çıkarken hayli sevinçli olduğumu gören Doğan Satmış sormuştu, "Berabere kaldık bu mutluluk niye" diye. Ben de "Bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde sıfır çekip madara olmaktan çok korkuyordum. 1 puan aldık. Ona seviniyorum" demiştim. Gerçi Liverpool maçında "Acaba mı" dedik ama PSV karşısında kendimizi bulduk. "Gerets'le olacağı budur" diye sezon başında söylemiştik. Düşünün bir takım kendi sahasında 2-1 geriye düşüyor, Gerets Efendi kurtarıcı diye Cihan Haspolatlı'yı oyuna alıyor. Daha da vahimi, oyunu değiştirebilecek ve Arda'nın yorgunluğunda tam da futbola benzer bir şey oynayan tek adam İliç'i oyundan alıyor. Pırlanta çocuk Cihan, Gerets yüzünden yuhalanıyor. Bu bile Gerets'in nasıl bir teknik adam olduğunu anlatmaya yeter. Ama yönetimin de affedilir tarafı yok. Galatasaray, sözde kendi evinde olması gereken Şampiyonlar Ligi maçlarını en az rakibi kadar deplasmanda oynuyor. Tanımadıkları, bilmedikleri ve daha önemlisi sevmedikleri bir sahada maç yapıyorlar. Daha üç gün önce Başkan'a "Yapmayın" dedim. "Nerede oynayalım. Beşiktaş'ın sahasında oynasak taraftar stada zarar verebilir diye korkuyoruz" dedi. "Ali Sami Yen'e 400 bin dolar harcasanız Ali Sami Yen'de oynardık ama yapmadınız" dedim. "Çok eksik vardı, olmazdı" dedi. Bence bal gibi olurdu. Bana söyleseler, ben yapardım. Ama yapmak istemezsen o başka. Olimpiyat'ta oynayınca önceki günkü rezalet de kaçınılmaz oluyor. Oraya normalde Galatasaray izleyicisi olmayan bir kitle geliyor ve utanarak izlediğimiz rezaletleri yapıyor. Bütün bunlar yönetime ders olsun, diyeceğim ama nerde onlarda bundan ders alacak kafa.
|