|
'Kemancı' devrinin sonu
|
|
Bu yazı, geçenlerde kapanan Kemancı'nın eski günlerine bir ağıt ya da güzelleme değil. Tersine, alternatif gecelerin yaşandığı o dönemin bir özeleştirisi... Ama müdavimleri hiç merak etmesin, çok yakında bir iki bina ileride yeniden açılacak
Bilenler, ilgilenenler bilir; Kemancı, eski Galata Köprüaltı'nda salaş bir yer olarak açılan, yangından sonra Taksim'e şaşaalı rock müzikholü olarak taşınan bir mekân. Sonuçta Taksim'de bir yer, ama etkisi bir döneme damgasını vurmuş bir mekan. O yüzden hikâyesi sadece Beyoğlu cemaatini değil, tüm Türkiye'yi ilgilendiriyor. Tek tek isim saymak istemem, sevmem, ama 90'lı yıllarda Türkçe popta bir alternatif yaklaşım varsa, bu bir bakıma Kemancı ve müdavimleri arasından çıktı. Üstelik bu yolda hayli grup telef oldu. Bir kısım insan tutundu, bir kısım insan ise dönem bitince devrini kapattı.
ELİTLERİN YERİYDİ Aslında hadise şöyle gelişti. Geçenlerde dergiye Emre Aydın'ın Afili Yalnızlık albümü geldi, onu dinlerken şunu fark ettim. Türkçe müzik dinlerken çok seçiciyim. Gereğinden fazla, neredeyse önyargı derecesinde sert bir yaklaşımım var. Ve bu alışkanlığımın kökleri ta Kemancı'ya dayanıyor aslında. Kemancı, Beyoğlu'nda açıldığında elitlerin gittiği bir yerdi. 90'ların ilk yarısında ister rock'çı ister cazcı olun, ister popçu, ister tiki, eğer elit ve bir şekilde alternatifseniz ya da kendinizi öyle hissediyorsanız, müzik, edebiyat ve benzeri konulara kültürel yaklaşımlarınız bunu destekliyorsa ve sınırsız eğlence istiyorsanız Kemancı'ya giderdiniz. Orada sizin gibi birilerini bulacağınızı bilirdiniz. Rock, o zaman elit bir şeydi, insanlar rock dinlerdi ve bunun Türkçesinin olabileceği düşünülemezdi. Teoman, geçen ay Rolling Stone'daki röportajında 90'lardaki Kemancı günleri hakkında şöyle diyor: "Rock müzik, sınıfsal olarak düştü ve olması gereken yere geliyor. Ama o zaman öyle değildi." Kesinlikle doğru. Biz alternatif olduğumuzu, elit olmadığımızı söylüyorduk, ama kendiliğinden oluşan bir elit rock kulübünün üyesi olmuştuk çoktan. Türkçe müzikte nelerin sevileceği belliydi: Erkin Koray, Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, duruma göre Barış Manço, duruma göre MFÖ, Nazan Öncel, Sezen Aksu, bazen Moğollar. Bunlar dışında herhangi bir Türkçe müzik kadraj dışıydı. Klasik rock grupları her zaman revaçtaydı. Led Zep'ler, Deep Purple'lar ve her zaman için Metallica sofistike gruplar arasındaydı ama zaten herkes dinlerdi. Özel olmak için daha özel gruplar bulmak gerekiyordu. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Sertab Erener'in buraya takıldığını söylesem herhalde Kemancı'nın imajı hakkında bir fikir sahibi olursunuz. Şimdi olsa Babylon'a giderdi herhalde. Kemancı o zaman şimdiki Babylon gibiydi. Elit ama alternatif. (Umarım sonu Kemancı gibi olmaz) Biz hepimiz elittik ya da elitisttik ve burada yaşanan 'ölçülü alternatif' kültüre bayılıyorduk. Bütün zincirli ve dövmeli alternatif Kemancı sakinlerinin gece Bambi'de dilli kaşarlı yedikten sonra dolmuşa binip eve döndüğünü, annelerinin onlara kapıyı açtığını, "Aç mısın?'' diye sorduğunu, "Hayır," yanıtıyla yatağa süzülüp ertesi gün akşamüstüne kadar mutlu mesut uyuduklarını hayal edin. Gerçek buydu. Bu kalıba uymayan insan yok muydu? Elbette vardı. Ama ben size kültürü tanımlıyorum.
DİLLİ KAŞARLI GECELER Kemancı kapandı, çünkü elit alternatifler büyüdü, işe girdi, sabah erken kalkmak zorunda kaldılar. Akşam olunca uykuları gelmeye başladı. Yerlerine gelenler Kemancı'yı değil başka mekânları seçti. Kemancı ise taksi şoförlerinin, Beyoğlu esnafının, İstanbul'un şov ve eğlence dünyasına özenen köy kökenlilerin mekânı oldu. Şehirli bir yerken köylü bir yer oldu. Şimdi bir iki bina ötede yeniden açılacakmış. "Hayırlı olsun," mu demek lazım, "Geçmiş olsun," mu bilemiyorum. Belki sadece şunu söylemek lazım: "Yolun açık olsun Zeki Abi." Emre Aydın'a gelince... Yeni ve taze bir isim. Önünde uzun bir yol var. Albümü iyi. İçinde hit olacak en az üç şarkı var, biri oldu zaten (Afili Yalnızlık). Çevremde herkes "Kim bu yalnız çocuk?" diye konuşuyor. Başarılı olacağını tahmin etmek zor değil. Ama bana hitap etmiyor pek. Nedenini anlatmaya çalıştım. Bu aslında bir albüm tanıtım yazısı olacaktı, ama idare edin artık. Bu arada Ankara yazısı da yine haftaya kaldı, farkındayım.
|