|
|
Bizim tecavüzcü Coşkun'umuz kim?
Geçen hafta Yapı Kredi'nin yeni logosunu eleştirmiştim. Destekleyen epostalar içinde bazıları vardı ki özetle şöyleydi: "Rakip gazetenin yazarı Arçelik reklamlarını eleştirdiği için işinden oldu. Siz Koç'u eleştirirken başınıza gelecekleri düşünmediniz mi?" Rakip gazetenin genel yayın yönetmeni yapar, benimki yapmaz demek kolaycılık olur. Ne Altaylı ne de Özkök bir reklamveren eleştirildi diye yazarının işine son vermez. Böyle durumlarda "hiçbir şey göründüğü gibi değildir." Rakip gazetenin yazarının işine son verilme nedeni için önce "DYP'ye danışmanlık yapması" dediler. Gülüp geçtim. Akademisyenler bilgiyi kendilerine sak lamak için mi edindiler? Bilginin adresi akademi değil midir? Danışmanlık akademisyenin işidir, yeter ki köşelerini çok katlı bina arsalarına çevirip yapsatçılık yapmasınlar. Arçelik eleştirisine gelince. Eleştiri köşe yazarının, akademisyenin, gazetenin ana sermayesidir. Koşul, eleştiri manivelasının dayanağını güçlü bir bilgiden alması. Dolayısıyla eleştirmek işe son vermenin gerekçesini oluşturmaz. Bahanesi olabilir. Bu konulara girmek istemezdim. Ama eposta gönderen okurları "eleştiren kovulur" düşüncesine kim itti? Medyanın kötü yola düştüğü hissine kimler yol açtı? Bizi bu çıkarlara endeksli yazma imajına kimler soktu? Bizim Nuri Alço'muz, tecavüzcü Coşkun'umuz kim?
|