| |
Benzeşme toplumu çürütür...
Benzeşeyim... Benzeş... Benzeşelim...
Fransız Parlamentosu'nun 106 oyla kabul ettiği soykırım tasarısı yasalaşırsa, tüm sanayi dönemi süresince yeryüzüne armağan ettiği "benzeşmeyen" altın beyinli adamlarıyla yücelen Fransa, tüm toplumu bir konuda da olsa zorla benzeştirmeye çabalayacak. Soykırım iddiasının tersini kurcalamak suç olacak. Fransa'ya çok kızdık. Çünkü bu konuda Fransa'yla "benzeşiyoruz." Bizde de temel algılama benzeşme üzerine... Biz de elbirliğiyle "soykırım yoktur" dediğimiz ve tersinin söylenmesini yasakladığımız için Fransa'ya öfkelendik. Halbuki, insanların "benzeşmemesi" üzerine kurulmaya başlayan bu "icat çağında" Fransızların zavallılığına acıyacak bir durumda olmalıydık.
Herkesin Orhan Pamuk'un Nobel almasını büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılayacağını sanıyordum. Baktım, en fazla da okumuş yazmışların bir bölümü Orhan Pamuk'a öfkeli... Neden? Benzeşmediği için... Fransa'ya kızıyoruz; "benzeştiği" için... Orhan Pamuk'a kızıyoruz; "benzeşmediği" için... Sebil bardağı gibi herkesin birbirinin benzeri olmasını dayatan bir toplum, "benzeşme" yasası çıkarmaya çalışan bir diğerine kızınca, bu milliyetçi bir öfke oluyor, düşünsel bir tepki noktasına ulaşamıyor. Burada 301'le yazarları yargılayıp, aynı ayıbın peşindeki Fransa'ya öfkelenmek tutarlılık oluşturmuyor. "Benzeşmeyeyim... Benzeşme... Benzeşmeyelim" diyebilinceye kadar da bu böyle gidecek.
Azgelişmiş ülkelerde tüm toplumun beyni "resmi görüş" propagandasıyla formatlanıyor. Bunu sorgulayan herkesin de başı belaya giriyor. Bilmem dikkat ediyor musunuz, soykırımla ilgili haberlerin başına elbirliğiyle eklenen bir "sözde" lafı var. "Soykırım iddiası" demek yerine, bunun başına "sözde" koyarak, biz de içerde bir benzeşme arzusunu seslendiriyoruz. Neden? Çünkü yüz yıldır bunu komplekssizce tartışmadık, resmi görüş dışında bir sesin çıkmasına izin vermedik. Şimdi bu zafiyetimiz nedeniyle rahatlıkla itilip kakılıyoruz. Resmi görüşü seslendiren "sözde" sıfatı yerine kendine özgüvenli bir toplumun objektif dili olan "iddia" kelimesini benimseyince, biz de Fransa'ya gerçekten acır hale geleceğiz.
Türk eğitim sistemi mebzul miktarda beyni iğdiş edilmiş resmi propaganda militanı yetiştirdiği için, Türkçe'yi evrenselleştiren ve dünyanın en çok tanıdığı Türk olan Orhan Pamuk'u, Türkiye'ye damla bereketi olmayan karanlık adamların savıyla yargılayabiliyoruz. Yaratıcılığını ve edebi çabasını boş verip siyasal duruşuyla daha fazla meşgul oluyoruz. Yaşamını Türk dili üzerine kuran yazarlara Türklük adına karşı çıkmak, düpedüz bir zekâsızlık örneği değil mi? Yazarına, çizerine, bilim adamına "kendine benzemediği" için sövüp sayma aşamasını geçememiş bir toplum, Fransa'nın bize şimdi göründüğü gibi görünür dünyaya.
Benzeşme standartlaşma demektir. Bu, sanayi döneminin oluşturduğu "ulus-devletin" bir hedefiydi. Şimdi, beyinsel yaratıcılığa dayalı yeni bir çağı idrak ediyoruz. "Benzeşmekten" "benzeşmemeye" yol alınıyor. Benzeşmede ısrarlı olanlar çürüyor. Yaratıcılığın tüm tılsımı "benzeşmemek" de yatar. Bizi de yüceltenler o benzeşmeyenler. Orhan Pamuk da onlardan biri... Aslında Nobel'le dünya Türkiye'yi ödüllendirdi. Tüm baskılara rağmen yaşamını benzeşmeme üzerine kuran yaratıcıların da bu toplumda var olabilmesi nedeniyle ödül aldık. Irak'ta bu kadarı da olmazdı çünkü. Nobelleri çoğaltmak istiyorsak din ve ırk üzerinden "benzeşme" terörü yerine "benzeşmemeliyim, benzeşme, benzeşmeyelim" sloganını şiar edinmeliyiz. Yaratıcılık orada çünkü... Ve yaratıcılık insanoğlunun en büyük değeri.
|