| |
Yeni Türkiye artık eskisinden farklı olmalı...
Romancı Kemal Tahir "Yorgun Savaşçı" ile 1968'de Cumhuriyet gazetesinin "Yunus Nadi Ödülü"nü kazanmıştı. Ödülün parasal karşılığını gazetenin başyazarı ve sahibi Nadir Nadi'den aldıktan sonra, benim odama geldi. "Akşam beraber olup, kutlayalım ödülü" dedi. Kemal Tahir'in ayrılmasından kısa süre sonra, Nadir Nadi geldi odama. "İçimde bir kuşku var. Biz bu ödülü Kemal Tahir' e verdik ama adam da bizim savunduğumuz her şeye karşı. Acaba hata mı yaptık" dedi. Kemal Tahir, 1938'de 15 yıl hapse mahkum olmuş, 12 yıl yattıktan sonra 1950 affı ile özgürlüğüne kavuşmuş bir yazardı. Belleğim böyle anılarla dolu. Aziz Nesin'i ilk kez, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ertesinde Balmumcu Kışlası'ndaki tutuklanması sona erdiği gün tanımıştım. Aziz Nesin'in serbest bırakılması için babam Cemil Sait Barlas ve eski bir subay olan yazar Sabahattin Selek çok uğraşmışlardı. Özgürlüğe kavuşmasını birlikte kutluyorlardı.
CEZAEVLERİ Yıllar sonra bir "Kitle tepkisi" diye sunulmak istenen Sivas'taki Madımak katliamından da zor bela kurtulmadı mı Aziz Nesin? Cezaevleri, Türkiye'de aydınların, politikacıların, yazarların yakından tanıdığı mekanlardır. 12 Mart 1971 askeri müdahalesi ertesinde Çetin Altan'ı Sağmalcılar'da, İlhan Selçuk'u Davutpaşa'da görebilirdik. Bir politikacı olan babamı görebilmek için de 1957 yılında defalarca Yozgat Cezaevi'ni ziyaret etmiştim. "Sinekli Bakkal"ın yazarı Halide Edip Adıvar, "Rejim"le kavgalı olduğu için yıllarca yurtdışında yaşadı. Büyük romancı Refik Halit Karay ise, "150"lik olduğu için hayatının bir bölümünü yurtdışında sürgünde geçirmişti. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir yurtiçinde, Bodrum'da sürgündü. Bir başka büyük romancı Yakup Kadri, siyasi görüş ayrılıkları yüzünden "Zoraki Diplomat" olmuştu. Şair Nazım Hikmet ise, kaçtığı Sovyetler Birliği'nde yaşarken, Türkiye'de "Vatan haini"ydi. Hüseyin Cahit yazması yasaklandığı için 1930'larda bir tapu dairesinde katiplik yaparak hayatını sürdürdü. Yazdığı 1950'lerde ise hapse girdi. Türk edebiyatının yüz aklarından Yaşar Kemal hapse girmedi ama çeşitli konular üzerinde yaptığı açıklamalardan ötürü, toplumda defalarca şoven kınamaların hedefi oldu. Nobel'e aday olduğu için, nice insanı öfkelendirdi. Bugün Orhan Pamuk'a veya Elif Şafak'a yönlendirilen tepkilerin Yaşar Kemal defalarca hedefindeydi. Bir yazar olarak değil bir "Okur" olarak Orhan Pamuk'un aldığı Edebiyat Ödülü, beni güncel tartışmaların çok ötesine taşıdı ve mutlu etti. Ahmet Mithat Efendi'nin, Recaizade Ekrem'in, Refik Halit'in, Halide Edip'in, Yakup Kadri'nin, Kemal Tahir'in, Aziz Nesin'in, Yaşar Kemal'in, Adalet Ağaoğlu'nun, Orhan Kemal'in, Tahsin Yücel'in, Ahmet Ümit'in, Yaman Koray'ın, Oğuz Atay'ın, Elif Şafak'ın ve benim belleğimdeki "Türk Edebiyatı" olgusunu şekillendiren nice yazarın birikiminin bir yansımasıdır Orhan Pamuk'a verilen Nobel Edebiyat Ödülü.
ORHAN PAMUK Bu ödülü 1970'de Soljenitsin aldığında, Sovyetler Birliği'nin kamuoyunu şekillendirenler çok kızmış ve "Sovyet ideolojisine karşı olmasa ödül alamazdı" demişlerdi. Pablo Neruda'nın Nobel'li (1971) olması ileride Pinochet Rejimi'ni mutlu edecek miydi? Sanki Albert Camus (1958) veya John Steinbeck (1962), kendi ülkelerinin çoğunluğunun düşüncelerini mi yansıtıyorlardı romanlarına? Bir Türk yazarının nihayet Nobel kazanmasını neden yürekten kutlamayalım. Her başarıyı "Buruk Acı" içinde ve "Ama" diyerek karşılamak bize ne getirir ki? Unutmayalım ki Türk halkının yüzde 92 oranında desteklediği 1982 Anayasası'nın yasakladığı Demirel sonra Cumhurbaşkanı, Ecevit Başbakan oldu. Baykal da CHP Genel Başkanı şimdi. Demokrat olmak, düşünce özgürlüğünü savunmak, farklılıkları kabul etmek, sırasında çoğunlukla aynı düşünmemek "Çağdaş Uygarlık Düzeyi"nin en somut kriterleridir. Solcuları hedef aldığı için 12 Mart'a, sağcıları hedef aldığı için 28 Şubat'a karşı olmak, demokrat ve özgürlükçü olmaya yetmez. Hem "Türk kültürü"nü kutsayıp, hem de bir Türk romancı Nobel aldığı zaman üzülmek, tutarlı olmaz. Bugünün Fransa'sı ne Montaigne, ne Voltaire düzeyini temsil ediyor. Bize "TCK'nın 301'inci maddesini kaldırın" diyenler, kendi 301'lerini yasalaştırma yolunda. Fransa'ya kızıp, kendi yazarımızın Nobel'ine üzülürsek, onlara benzemez miyiz? Ve ayrıca Türkiye'de "Başarılı olmak", artık insanların sırtındaki bir yük olmaktan da çıkarılmalı değil mi? İsterseniz Orhan Pamuk'un Nobel'le kazandığı 1.4 milyon dolarlık para ödülü için vergi kaçakçılığı soruşturmasını da başlatalım mı?
|