Nobel...
Sabah... Türkiye'nin en büyük iki gazetesinden biri... Örneğin, Sabah'ın fikriyatını temsil eden Başyazarı... Fransız haber ajansı AFP'ye demeç verse ve dese ki... "Fransa'nın aldığı bu kararı destekliyorum... Soykırım yaptığımızı yüzümüze vurmanız, iyi oldu..." Ne olur? Fransız Basını'na şırrak diye manşet olur.
Kahraman ilan edilir... Ama Fransa'da.
Örneğin, Salman Rüşdi... Elinizi vicdanınıza koyun... Bir Allah'ın kulu tanıyor muydu? Tanımıyordu. Ne yaptı? İslam'a küfür etti. Aniden meşhur oluverdi. Oluverdi ama... "Böcek gibi" saklanıyor...
O artık, meşhur bir böcek...
Bu nedenle, Türkiye'ye Nobel Edebiyat Ödülü verildi diye havayi fişek patlatırken, biraz düşünmemiz lazım.
Evet, Nobel Edebiyat Ödülü alanların şöyle bir ortak özelliği var... "Devlet"in rejimiyle sorunlu olmak. Doğru. Ama ait olduğu "millet"le sorunlu olup, Nobel alan yok!
İsterseniz bir bakalım... Octavio Paz... 1990'da aldı. Meksikalı. Babası Zapata'yı destekleyen bir avukattı. Yerli kültürü ile Batı kültürü arasında bocalayan Meksika halkını anlattı kitaplarında... Halkını savundu yani... Meksikalıların en sevdiği yazar.
Dario Fo. 1997'de aldı. İtalyan. Hayatı boyunca, halkın parasını cebine atan alçaklara karşı mücadele etti... Yani, kimin yanında yer aldı? Halkının... Onun için bayılıyor ona İtalyanlar.
Gao Xingjian. 2000'de aldı. Çinli. Komünist rejimi yerden yere vurdu. Ama özellikle "Alarm İşareti" isimli tiyatro oyunu, kapalı gişe oynuyordu... Çin halkı, onun tiyatrosunu izleyebilmek için kapıları kırıyordu... Devlete karşıydı. Kimin yanındaydı? Halkının...
Patrick White. 1973'te aldı. Avustralyalı. Sağlam karakterli olarak bilinen insanların, aslında çevreyi kandırmak için maske takmış olabileceğini, pekçoğunun şerefsiz olduğunu yazdı hep... Şerefsizlere karşı kimi uyardı yani? Halkını...
John Steinbeck. 1962'de aldı. Amerikalı. Irgatlık yaptı. İşçilik yaptı. Irgatları yazdı. İşçileri yazdı. Kimin kahramanı oldu? Halkının...
İyi tartışmamız lazım. Orhan Pamuk... Evet, rejime karşı... Peki halkı onu seviyor mu?
Bir de deniyor ki... "Nobel Edebiyat Ödülü'nde asla siyasi karar verilmez... Edebi değere verilir..." Yapma yav? 1953'te kime verildi? Winston Churchill'e... Bildiğin siyasetçi. Peki neden verildi? "İnsani değerleri savunan konuşmaları" nedeniyle... İyi de... Ne demişti bu Churchill denen arkadaş, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin Irak'ı işgali sırasında? "Uygarlaşmamış kabilelere karşı zehirli gaz kullanılmasını şiddetle destekliyorum..." Bu mudur insani değerleri savunan konuşma?
Saddam'a da verseydiniz o zaman... Ya da Bush'a.
Ve bir savunma daha... Deniyor ki... "Bu ödül, hayatını doğrulara adayan insanlara verilir. Nobel alanların hayatı, onurlu bir geçmişe sahiptir." 1999'da kime verildi? Günter Grass'a... Hayatı boyunca, Nazi karşıtlığının sembolü olmuştu çünkü. Hayatını Nazi karşıtlığına adamıştı. Ödülü de bunun için aldı. Onurlu bir geçmişe sahipti. Nobel'i veren İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi bu konuda "asla" hata yapmazdı.
Ne çıktı Günter Grass? Nazi çıktı, Nazi.
Hem de kendisi itiraf etti. 71 yaşında Nobel'i aldı. 78 yaşında itiraf etti.
Bu nedenle, Türkiye'ye Nobel Edebiyat Ödülü verildi diye havai fişek patlatırken, biraz düşünmemiz lazım. Çünkü düşünmek için illa millete küfür etmek gerekmiyor. Millet adına da düşünmek mümkün. En azından şimdilik...
|