| |
|
|
Herkesin anladığı bir dil vardır
Fransa'ya "anladığı dilden" tepki göstermek yerinde karar. Birkaç yıl önce Fransa'nın Ermeni soykırımı ile ilgili kararlılığını yazmış ve Sarkozy'nin yakın dostu ve danışmanı Deveciyan'ı tanıtıp, "Gücü arttıkça, bu konu gündeme daha güçlü olarak gelecek" demiştim. Fransa, kendi iç politikası için meseleyi kullanıyor. Türkiye ise ilk kez bu kadar sert. Hep konuşulan, "Cezayir'deki soykırım" meselesi bu kez TBMM gündeminde. Yerinde bir karar. Boykot ve protestolar da gündemde. TÜSİAD sert bir açıklama yaptı. Bunların anlayacağı dil budur. Uluslararası ilişkilerde iyi çocuk olmaktan kimseye yarar gelmez. Ne kadar maraza çıkartır, ne kadar göze göz, dişe diş dersen o kadar "makbul" olursun. Özellikle Fransa bu dilden iyi anlar. Tarihten bir örnek vereyim. Bir dönem, Fransa'nın İstanbul'daki büyükelçisi padişahın saltanat kayığının birebir kopyasını yaptırıp Haliç'te Boğaziçi'nde dolaşmaya başlar. Halk da padişah geçiyor diye büyükelçinin kayığının önünde ayağa kalkıp selam durur. Bir iki derken büyükelçiye bunu yapmaması söylenir. Büyükelçi dinlemez. Bunun üzerine Osmanlı'nın Paris'teki büyükelçisi, yanılmıyorsam Ahmet Vefik Paşa da gider Fransa Kralı'nın kullandığı faytonun bir eşini yaptırır ve o da Paris'te bununla dolaşmaya başlar. Bu misilleme üzerine İstanbul'daki büyükelçinin kayığı hemen karaya çekilir ve bir daha da suya inmez.
|