|
|
|
|
|
|
Ödülleri paylaştırıp herkese sus payı verdiler
43. Altın Portakal Film Festivali için, 'Antalya Olay Olay Olay' festivali desek yeridir! Jüri başkanı Şerif Gören'in başkanlıktan istifa etmesini mi istersiniz, Selda Alkor'un Sibel Kekilli hakkında açıklamalarını mı, yoksa jürinin ödülleri paylaştırmasını mı? Hadi haftanın konusuna başlayalım, Hıncalım'la Altın Portakal'ı konuşalım....
AYŞE: Diyorlar ki; hiçbir ödül almayan bir film, nasıl 'En İyi Film' ödülüne layık görülür. Sizce de görülemez mi? HINCAL: Böyle bir kural yok! Olabilir. Bir itirazım yok. Hiçbir etabı kazanmayan Lance Armstrong, totalde Fransa Turu'nu birinci bitiriyor. Bu da onun gibi bir şey. Ama beni düşündüren şu; jüri favori filmlerin hepsine bir şeyler vermek istedi.
* Zaten bu konuda itiraz edenlerin birleştiği nokta bu. Paylaştıralım da kimse ödülsüz dönmesin durumu var diyorlar... Tam paylaştırma gibi geliyor bana. Ve de Antalya Film Festivali popüler bir festival olmasına rağmen, halktan hiç tepki yok. Neden? Çünkü halk bu filmleri bilmiyor. En İyi Oyuncu bu mu olurdu, öteki mi olurdu' diye yorum yapacak durumda değilim ben mesela.
* E yarışan birçok film önümüzdeki haftalarda vizyona girecek çünkü... Türkiye'nin en çok sinema izleyen, sinema yazan yazarlarından bir tanesi ben Hıncal Uluç, kimin niye kazandığını bilmiyorum. Çünkü bu filmler vizyona girmedi, haberimiz yok. Özellikle bunun için yaptı jüri bunu.
* Ödülleri bunun için mi paylaştırarak verdiler yani? Eleştiriden kurtulmak için iki şey yaptılar. Bir: Halkın izlemediği filmleri yarışmaya aldılar. İki: Ödülleri paylaştırıp herkese sus payı verdiler.
ŞERİF GÖREN'İN TAVRI AYIP
* Son gün Şerif Gören'in jüri başkalığını terk edip, gitmesi de 'En İyi Film' ödülüne bağlandı. O Şerif Gören'in jüriye saygısızlığı. O zaman Antalya Film Festivali'ne Şerif Gören'i tek başına jüri seçerlerdi. Yani sen bir jüriye girmeyi kabulleniyorsun, ondan sonra jürinin kararını beğenmeyip böyle dedikodu yaratacak bir tavra bürünüyorsun, çok ayıp. Şerif Gören de Türk sinemasını aşağılayanlardan biri oldu bu hareketiyle.
* Halk da pek ilgi göstermedi ve hayal kırıklığına uğradı bence. Hep dillerde Türkan Şoray, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Filiz Akın gibi yıldızları görme isteği vardı... Saçma sapan bir festival ya... Saçma sapan... O organizasyonun başkanı Engin Yiğitgil denen kardeşimiz, bu festivalin ne olduğunun farkında değil. "Bu eğlence festivali değil" ne demek?!
* Biz açılıştaki bazı aksaklıkları eleştirince karşıma geçip böyle dediler. Cannes Film Festivali'ni örnek alıyorsun. Cannes dünyanın en büyük, en ünlü eğlence festivali. Cannes'da festival boyunca 300'den fazla parti olur ve gazeteciler boyunlarındaki kartlarıyla bütün partilere giderler. Geceler sabaha kadar çılgındır, gündüzler de akşama kadar plajda çılgındır.
* Biz çılgınlıklar yapılsın, Cannes'daki gibi kadınlar çırılçıplak pozlar versin de demedik, eli yüzü düzgün bir organizasyon bekledik. Kaldı ki eğlence olmasa nasıl basında yer alacak, ilgi çekecekler? Cannes Film Festivali, filmle bir iki entel köşede yer alır, bir de yarışma bitince sonuçlarla gündeme gelir. Cannes'ı Cannes yapan yirmi dört saat devam eden o muhteşem eğlence hayatıdır. Bu; Cannes'ı bilmiyor, bir şeyi bilmiyor.
* 'Altın Portakal Cannes'e doğru gidiyor' diyenlerin ne düşündüklerini çok merak ediyorum... Hakikaten yüz karası bir olay. Halktan koparılmış, halktan kaçırılmış. Düşünebiliyor musun, DVD'si çıktı diye 'Babam ve Oğlum'u festivale almıyorsun; buna karşılık jüri üyeleri DVD'den izliyor katılan filmleri. Vizyonda oynamadığı için! Halk DVD'den seyrederse kötü, jüri izlerse iyi...
* Ben erken döndüğüm için iki yerli film gördüm. Biri çok kötü, biri şeker bir filmdi ama 'Babam ve Oğlum' katılsa diğer filmlerin lafı bile edilmezdi... Entel-dantel festival olursa, Altın Portakal biter! İki; bir festivalin ödülü değiştirilmez. Yani ben Oscar'ı dünyanın neresinde görürsem göreyim bu Oscar heykeli derim. Her gelenin keyfine göre ödül değiştirilse, manevi değeri kalmaz. Oscar'ı tanıyorum, kendi heykelimi tanımıyorum. Kadın yazarlardan biri, "Alnından öperim, vibratöre benziyor" demiş. O iş için kullanılır gereğinde...
SİBEL NİYE KONUŞMASIN?
* Bir de Selda Alkor olayımız var. Son gün sinema öğrencileri ile festivale katılan yerli-yabancı birkaç sinemacı bir araya gelip, sinema üzerine konuşmalar yapacaklardı. Sibel Kekilli'yi konuşmacılar arasında gören Selda Alkor, "Seks filminde oynayan biri, Türk sineması adına ne anlatacak?" demiş... Türkçe'de 'Akım derken, bokum demek' diye bir laf vardır. Selda Alkor'un lafı bunun en güzel örneği. "Böyle bir workshopta Türk sineması adına konuşmak Sibel Kekilli'ye nereden düşüyor?" diye sorsa, bunu oturur tartışırsın. Helen Mirren konuşuyor da, Sibel niye konuşmasın? Ya da Sibel Kekilli sinema konuşacak yetkili biri mi? Bunlar tartışılabilir.
* "Seks filminde oynayan biri nasıl konuşur?" derse eğer... O zaman davayı başından kaybeder... Selda'ya en hak verenler, onu savunamaz hale gelir.
* Bir de final gecesi hava şartlarından dolayı Aspendos'tan Cam Piramit'e alınınca, elinde davetiyesiyle dışarıda kalan halk var. Çünkü Cam Piramit Aspendos'tan küçük ve VIP davetliler öncelikli alınmış. Başından sonuna kadar yüzkarası bir organizasyon! Günümüzde meteoroloji diye bir şey var, saatine kadar veriyor artık. Meteorolojiye sorsalar falanca gece nedir durum diye... Ki Antalya bu mevsimde çılgın yağmurlarıyla ünlü bir şehir. Böyle bir mevsimde böyle bir geceyi açık havada organize ediyorsan, bunun önlemini alman lazım.
* Alternatif bulman lazım. Cam Piramittir, AKM'dir, çadırdır neyse ne. Ama o zaman da dışarıda kalıyor elinde davetiyesiyle VİP olmayanlar! Benim insana zerre kadar değer vermeyen kardeşim, 'yağmur yağarsa Cam Piramit'e alırım' diyorsun da, Aspendos'taki 7 bin 500 kişiyi, 2 bin 500 kişilik yere nasıl sığdıracağını neden düşünmüyorsun?
* Allah'a duacılar anlaşılan... İki renk davetiye yaparsın. 2 bin 500 kişilikler kırmızı davetiye olur, hem Cam Piramit'te hem Aspendos'ta geçer. Beyaz davetiyelerin altına da not konur; hava nedeniyle gece Cam Piramit'e alınırsa davetiye geçersizdir, şimdiden özür dileriz...
BU FESTİVAL FİYASKODUR!
* Çok rica edeceğim Hıncalım bu kadar ince düşünmeyelim, bünyemiz bozulur vallahi. Faye Dunaway'in elinde ayakkabılarıyla nereye gideceğini bilmez halde kaldığı bir organizasyondur bu... Festival süresince Antalya'daydım, bir tek etkinliğe katılmadım ama yerel basından da takip ettim. Bu festival bir fiyaskodur. Hem organizasyonuyla, hem seçilen filmleriyle, hem de ödülleriyle. Menderes Türel oturup bunu çok iyi değerlendirmek zorunda. Halktan kopuk, dünyadan kopuk entel-dantel bir festival için benim ülkemin beş milyon dolarını harcamaya hakkı var mı, yok mu karar versin.
AYŞE & HINCAL
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|