|
|
Gazetecilik halkla ilişkilercilere kaldı
Halkla ilişkilerciler basın bülteninin habere dönüştürülmesini sevdiler. Ve şimdi de röportajlara el attılar. Ama röportajın sahibi gazetecidir, halkla ilişkilerci değil
Aslında bütün suç bizde. Medya mensuplarında. Meslektaşlarımdan kimse artık halkla ilişkilercilerden şikâyet etmesin. Benden başka şikâyet eden yok ya, o da ayrı mesele. Halkla ilişkilercileri canavarlar haline getirdik. Şaka değil. Gazetecisi, televizyoncusu hep birlikte yaptık üstelik. Önce basın bültenlerinden haber yazmaya başladık. Bırakın haberi, basın bülteni bile olmayacak yazıları gazete eklerinde okumuyor musunuz? Onlardan bahsediyorum. Kötü niyet aramayın, sadece tembellikten. Ne sorduğunuzu duyar gibiyim "Bültenden tam sayfa haber olur mu?" Olur olur, bal gibi olur. Biz gazeteciler öyle usta editörlere sahibiz ki... Ne istersek onu yaparız. Haber de olur, birinci sayfaya da girer. Halkla ilişkilerciler basın bülteninin habere dönüştürülmesini sevdiler. Kim sevmez ki? Yaz bir bülten, birinci sayfaya çıksın, sonra sütun santim hesabı şirkete fatura et. Bundan iyisi can sağlığı. Böylece basın bülteni yaratıcıları haberleri kontrol eder hale geldiler. Durun daha bitmedi. Piyasada bir anda sürüsüne bereket röportajcı türedi. Eline teybi her alan soru sormaya başladı. Sorsun varsın, nedir zararı? Bence yok. Röportaj yaptıkları kişiyi kendileri seçtikleri, kendi sorularını hazırladıkları, röportajın sahibi kendileri olduğu sürece bence hiç mahsuru yok. Ama öyle olmuyor işte. Halkla ilişkilerciler bu dala da el attı. "Acaba bilmem neyin sahibi ile röportaj ister misiniz? Bakın, çok başarılı işler yapmış. Ayrıca evinde fotoğraf çekimi ayarlayabiliriz. Tam sayfa garantisi verirseniz, takla bile attırırız!" Bir şirket sahibine röportaj ayarlamanın bedeli nedir? Bunun bir tarifesi var mıdır? Hadi, diyelim bunca gönderilen taciz maillerinin içinde bir tanesi es kaza ilginizi çekti. "Evet bununla söyleşi yapılabilir, ilginç bir isim," dediniz. Sonra? Sonra ne olduğunu anlatayım. Röportaja gidersiniz. Röportaj yapacağınız kişinin yanında bir halka ilişkilerci ve mutlaka onun asistanı oturur. Siz onların huzurunda sorularınızı sorarsınız. Eğer konuk yabancıysa, istemediğinizi belirtmenize rağmen, nedense bir de tercüman oturturlar karşınıza. Halkla ilişkilerci, yardımcısı, profesyonel tercüman.. Nefes alamazsınız.
*** Ben de alamadım. Hatta küstahlık karşısında nefesim kesildi. Türkiye'deki her gazeteci gibi benim de son derece ilgimi çeken çok büyük bir firmanın CEO'su ile görüşmeye gittiğimde, böyle bir halkla ilişkilerciyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Hatta onun varlığından bile haberdar değildim. "Bu kadar kalabalık röportaj yapmayalım, samimi bir şey çıkmıyor ortaya," cümlem, nedense hanımefendinin kanına dokundu. Her şeyi profesyonelce yapmış bu hanım, kısaca "Röportajın sahibi benim," dedi. Ben ayarladım, ben getirdim, otelin en güzel odasını açtırdım, herkesin oturacağı yer belli, içecekleri bile ısmarladım, sen sadece soru soracaksın. Hani delilik sınırı denilen bir şey var ya... Ben bir an için o sınırı geçip geri geldiğime inanıyorum. "Hadi," dedim fotoğrafçı arkadaşıma. "Ben gerçekten de bu röportajı yapmak istemiyorum." Asansörle aşağı indik. Kapıda röportajı yapacağım CEO'ya rastladım. Yapamadım. Çekip gidemedim. İş sorumluluğu, ah o iş sorumluluğu... "Dur," dedim kendi kendime. "Dur çünkü sen burada çok büyük bir gazeteyi temsil ediyorsun," Şu an düşünüyorum da belki gazetem çekip gitmemi tercih ederdi. Neyse uzun lafın kısası, Suç ne o halkla ilişkilercide, ne yardımcısında. Suç bizde. Halkla ilişkilerciler sayesinde röportaj ayarlayan, gördükleri muamelelere rağmen sesini çıkarmayan gazetecilerde. Röportaj gazeteciye aittir. Başka kimseye değil. Ne soracağı, soru sorarken nerede oturacağı, hangi mekânda söyleşiyi gerçekleştireceğine yine gazeteci karar verir. Söyleşiyi yapacağı kişiye önerisini sunar ortak bir karar alınır. Gazetecilik halkla ilişkilercilere kaldıysa... İşimiz var demektir. Not: 1-İletişim, bir sonraki gün şık bir çiçek göndermek değildir. 2-Yakında Halkla İlişkiler.com isimli sitede aleyhime çıkacak yazılar okursunuz. Ne de olsa onlar dedikodu sitelerinin haberlerine güvenip, hakkımda her çıkanı oraya alıveriyorlar. Bu yazının üzerine uyduracak bir şeyler olur herhalde. Yaşasın iletişim!
|