|
|
Karşılıklı eğilip durduk!
Acayip kibarlar. Ne yalan söyleyeyim, yanlarında kendinizi kaba hissediyorsunuz. Sürekli gülüyorlar. Öylesine hayatla barışıklar yani. Japonlardan bahsediyorum. Dünya Basketbol Şampiyonası bahane oldu, Tokyo'yu gördüm. Koştur koştur bir program vardı ama olsun. Japonya'yı şöyle bir kokladım. En eğlencelisi sürekli önünüzde eğilip gülen insanlar. Bir süre sonra siz de kaptırıyorsunuz kendinizi. Marketten su almaya girerken bile kasadakine eğilip selam veriyorsunuz. O da cevabı hemen yapıştırıyor. Kafayı takar, uzatırsanız, eğilip bükülmeler sonsuza kadar gidebilir... Şaka değil. Tokyo üstten alttan, kenardan giden yollarıyla biraz klostrofobik bir şehir. Başınızı kaldırdığınızda gökyüzünden önce, üstten geçen yollar var. Yüksek binalar, Amerika'nın en ünlü restoran zincirleri, iki ya da tek katlı hızlı trenler. Hızlı tren demişken... Bizimkiler yanında kaplumbağa kalır. İstasyonda beklerken, karşı perona gelen trenin rüzgârından geriye çekilmek zorunda kalıyorsunuz. O kadar yani. Bu arada Japonya'da en popüler intihar şekli hızlı trenin önüne atlamak. Önce hayat sigortası yaptırıyor, ardından perona bırakıveriyorlarmış kendilerini. Sigorta ise parayı çatır çatır ödüyormuş. Çünkü hızlı tren kazalarının intihar olup olmadığını kanıtlamak çok zor. Trenlerde koltuklar geniş, hizmet müthiş. Lokum paketi şeklinde suşi kombinasyonları satıyorlar. Küçücük sosluklarıyla. Unutmadan, trenlerde iki tip tuvalet var. Alaturka olanına 'Japon stili' diyorlar, iyi mi? Tren saatleri de son derece ilginç. 14.01 ya da 13.59.. Japonlar dakika konusunda oldukça hassaslar.
|