Seç bakalım!
"Kritik" bir kentte bomba patladı mı; O patlamada 7 çocuk birden öldü mü; Favori fail terör örgütü sayılsa dahi, başka fail adayları da "ihtimal dahilinde" mümkün bulundu mu; Bir kent, bir ülke ne yapar? Büyük, koskocaman bir vicdan, tepki, şiddete hayır koalisyonu oluşuvermez mi!
Çoğu palavra. Bizim gerçekten insan insan içimiz acımıyor. Biz, ortak bir acı yüklenebilmekten çoktan kopmuşuz. Biz; ölen kimin, kimlerin çocuğu, fail kim olursa ne yapmalı, ama şu değil de bu olursa ne yapmamalı vicdansız pazarlıklarının içinde yamulmuşuz. Diyarbakır, ancak "PKK dışı bir fail"in tepkisini verebilmeye soyunuyor. Neredeyse; o ihtimali düşünmek dahi istemiyor. O ihtimalde nasıl tepki verebileceğini bilmiyor. Tepkileri yönlendirenlerin öyle bir pusulası kalmamış. Terörün vesayeti altında iken bir yandan, dönüp şiddeti kınamanın tuhaflığı çökmüş. Ölüme, vahşete, bombaya, kana, mayına, şiddete karşı "tepki", failine göre şekilleniyor. Bu taraflarda, diğer taraflarda başkaları kulaklarının üstüne yatıyor. Terör örgütü çıkarsa fail, rahatlayacak. Ya devlet içinde birileri, ya çeteler meteler, ya milliyetçi filan bir takım yapılar failse diye, son sürat kalbini taşlaştırıyor. O zaman 7 çocuk, 10 ölü için asla üzülmeyecek. Öyle karıyor vicdanının çimentosunu. Beton beton bakınıyor. Beton vicdanlar taş kafaları besliyor, ki mahkeme bassın, kitabı, yazıyı, yazarı linç histerilerinde kendinden geçip vatanı ne çok sevdiğini ispat etsin! "Bölünmez" diye şiddetle sarıldığı vatanın gırtlağını sıksın, beyin damarlarını tıkasın.
ABD'yi yöneten takımın bir kısmı ne ise; Şu anda, büyük medya ortamlarımızda şirin şirin sırıtan Almanya'nın hanımefendi başbakanı ne düşünüyorsa; Artık saf mı, başka türlü mü nedir; bizim Başbakan'ın kadim dost filan zannettiği, nikah şahitliklerine ayılıp bayıldığı Berlusconi ve yol arkadaşları gerçekte neye inanıyorsa; Fransa'da bizim buradaki çok milliyetçi, aşırı dışlamacı ve linç linç taşlamacı kimilerinin muadili olmaya soyunmuş Sarkozy ve ittifak yapacağı aşırı sağ ne kafada ise; Papa da aynen onu demeye getirdi. Bu Papa bunu söylemek için orada zaten; Büyük Ortadoğu kılıklı işgalleri, aşağılamaları kutsamak, İslam'ın şiddetini mutlaklaştırmak için orada. Aslında Katoliklerin de altını oyan Evangelistler'in "İslamcı faşizm" fikrinin halkla ilişkilerini de yapmak için orada. Ama sahi bize ne oluyor? Biz o projelerin müttefiki, stratejik ortağı, üssü, koalisyon kardeşi filan değil miyiz? Ne tek bir ABD, ne tek bir Avrupa, ne hepsi aynı kafada tek bir Hıristiyan dünyası olduğu halde, biz olanca toptancılıkla bunlarla ya aşırı nefret ya da aşağılık kompleksli ittifak ilişkisi kuranlar değil miyiz? Engizisyonun, ırkçı sömürgeciliğin, din ve istila katliamlarının mirasçısını nefretle kınarken, kendi miraslarımızla, kendi dünyamızdaki, ruhumuzdaki şiddetle yüzleşecek bir halimiz var mı? Çocukları, ölümleri, katliamları, bombaları seçe seçe bir yüzümüz kaldı mı! Kendi sürekli, bitmeyen, taksitli iç savaşlarımızın şiddetinde, hiddetinde, nefretinde biz çoktan tuzla buz olmadık mı!
|