| |
Bu kadar kötümserliğe karşın bu büyüme nedir?
Evli çiftler birbirleri ile kavga ettiklerinde, kadının ya da erkeğin eşine " Hayatımın en güzel yıllarını senin için ziyan ettim " diye yakındığını duymuşsunuzdur. Aslında " Hayatın en güzel yılları "nın hangileri olduğunun saptanması tartışmalı bir konudur. Bu, " Çocukluk " mu, " Gençlik yılları " mı, " Olgunluk çağı " mıdır acaba? Veya bir insan hayatının ne kadar bölümünü neye ulaşmak için harcar? " En güzel yıllar " bir çaba sonucunda mı gelir, yoksa kader gibi kendinden mi oluşur? İnsanlar çocukluklarının ve gençliklerinin önemli bölümünü neden okullarda bir şeyler öğrenmek için harcarlar? Haberi okumuşsunuzdur... " Dünya Tuvalet Örgütü "nün Moskova'daki panelinde, bir insanın yaşamının ortalama dört yılını tuvalette geçirdiği açıklanmış. Bu tür hesaplara göre bir insanın yaşamının üçte biri de uykuda geçiyor. Yani 60 yaşında bir insan bunun 20 yılında uyuyor. Eğer büyük bir kentte yaşamaktaysanız, herhalde tuvalettekinden en az iki kat fazla da trafikte zaman harcıyorsunuz. Bu hesapların sonucunda ömrünüzün en az yarısı, yatakta, yollarda ve trafikte geçmektedir. Buna tatilleri, yemek sofrasında geçirdiğiniz zamanları, yani hiçbir iş yapmadığınız, üretim süreci dışında geçirdiğiniz vakitleri ekleyin.
GENEL KÖTÜMSERLİK Özetle kimsenin kimseye " Hayatımın en güzel yıllarını senin için ziyan ettim " diyecek durumu yoktur. Çünkü neticede hayatın bütün yıllarının çoğunu insanlar kendileri için veya doğal gereksinmeleri için harcamaktadır. Başkaları için harcanan yılların azlığına karşın, toplumlar veya uluslar akıl ölçülerini zorlayan aşamaları nasıl gerçekleştiriyor, çağları değiştiren devrim niteliğindeki değişimleri kimler yapıyor? Örneğin şu andaki genel kamuoyu havasını yokladığınızda, müthiş bir kötümserlikle karşı karşıya kalırsınız. Buna göre çiftçi de, sanayici de, esnaf da kan ağlamaktadır. İşçiler de, memurlar da gelirleri ile geçinememektedir. Ayrıca sosyo-politik ortam da karanlıktır. Türkiye bir yandan şeriatçılar, bir yandan bölücüler, bir yandan Amerikan ajanları, bir yandan da Sevr'i canlandırmayı amaçlayan Avrupa Birlikçiler tarafından kuşatılmıştır. Bu kötümser havaya karşı mesela dün açıklanan istatistik verilerine baktığınızda Türkiye ekonomisinin son bir yılda " Sabit fiyatlarla " yüzde 8.3 oranında bir büyüme hızı sergilediğini görüyorsunuz. Dolar cinsinden yıllık GSMH ise yüzde 17.4 artarak 381 milyar 449 milyon dolara yükselmiş. Bundan önceki bir yıllık dönemde rakam 325 milyar 9 milyon dolar olarak hesaplanmıştı.
SÜREKLİ BÜYÜME Unutmayın ki Türkiye ekonomisi 2000 yılında 199.7 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip bulunuyordu. 2001 krizinde milli gelir 145.9 milyar dolara kadar düşmüştü. Yeniden büyümenin başladığı 2002'de 184.5 milyar, 2003'te ise 240.5 milyar dolara ulaşan GSMH 2004'te ilk kez 300 milyar doları aşmış ve 302 milyar dolar olmuştu. Büyük çoğunluğun mutsuz, ümitsiz olduğu, her konuşanın " Batıyoruz " dediği ve yapılan hesaplara göre de bireylerin zamanlarının önemli bölümünü yatakta, tuvalette, yolda veya tatilde geçirdiği bu ortamda, söz konusu büyümeyi kim gerçekleştirdi acaba? Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı verilere göre, sektörel bazda bu yılın altı ayında en yüksek büyüme, sabit fiyatlarla yüzde 19.3 ile inşaatta yaşanmış. Bu dönemde tarım yüzde 1.3, sanayi yüzde 7.7, ticaret sektörü de yüzde 7.2 büyümüş... Galiba işin özü şöyle algılanmalı. Ne derseniz deyin, ne kadar karamsar olursanız olun ve istediğiniz kadar uyuyun, Türkiye'nin bugünü dününden daima daha iyi olmuştur. Tuvalette ve sofrada geçirdiğiniz zamanlarda da ülkenize güvenin. Çünkü birileri çalışıyor ve Türkiye başarıyor.
|