|
|
Hem şişmansın herkesten!..
Geçen hafta Antalya Film Festivali ile ilgili yazdığım yazılara birçok çevreden olumlu veya olumsuz tepkiler geldi. Ama en ilginci bizim gazetemizden Atilla Dorsay'dan geldi. Sinema konusunda duayen saydığım Atilla abinin yazıma cevap vermesinden onur duydum. Ancak, yazdıklarını okuyunca tarzından biraz rahatsız oldum. Sinema kültürü konusunda ülkemizin en bilgili ve görgülü isimlerinden biri olan Dorsay'dan çok daha teknik ve uzun yıllardır tanık olduğu 'Antalya Film Festivali' ile ilgili daha derin saptamalarda bulunmasını beklerdim.
SON KULLANICIYIM Ama Atilla abi böyle yapmamış ve kafayı 'benim hangi nesli temsil ettiğim' konusuna takmış. Ona göre ben; genç neslin mi yoksa bilinenin, kabul edilmişin, değeri tescil edilmişin mi yanındaymışım! Yani genç neslin mi yoksa yaşlı neslin mi temsilcisiymişim düşünecekmişim. Atilla abi; ben hafta sonu boyunca düşündüm ve hatta bu arada 'Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü', 'Babam ve Oğlum' ile 'Beyza'nın Kadınları'nı yeniden izledim ve yine de fikrimi değiştiremedim. Hepsi de genç insanların işi olan bu filmleri izlerken yine çok keyif aldım. (Ayy n'apayım Atilla abi... Engel olamıyorum) Kaldi ki ben sinema konusunda son kullanıcıyım. Yani seyirciyim. Yatırımcı değilim...
SU YOLUNU BULUR Minicik bütçe ile çekilen ve sonra akan gözyaşları aracılığı ve fısıltı gazetesi ile milyonlara ulaşan 'Babam ve Oğlum', iyi işlerin seyirciye zaten ulaştığının bir kanıtı değil mi? Genç sinemacılar için 43 yıldır yapılan bir film festivaline katılıp ödül almak eminim ki çok önemlidir. Ama bu festival insanlara ulaşmıyorsa alınan ödüllerin ne önemi var ki? Ben yönetmenlerden veya sinema camiasından kurulu bir çevrede yaşamıyorum. Ama neslim saydığım tüm arkadaşlarım deli gibi film izliyorlar. Yarışmaları takip edip kazanan filmleri izliyorlar. Hatta yarışmaları önceden takip edip beğendikleri filmlerin performansına göre kendi eleştirmenliklerini sınıyorlar.
BİR SIKINTIM YOK! Atilla abi, büyüğümüz olarak daha iyi bilirsin sinemanın yaşı var mıdır? İzlemenin, çekmenin yani sinema üretmenin veya tüketmenin bir yaşı yoktur. Bu arada yazı yazmak, fikirlerini söylemek için de ortalıkta genel geçer bir kilo sınırı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bana cevabınızı yazdığınız yerde 4 kez ismim geçmiş, dördünde de sanki benimle ilgili tatsız bir ima yapmak istercesine 'X-Large Rahşan' diye zikretmişsiniz adımı. Bu genellikle birini sinir etmek için kullanılan bir yöntemdir. Kişiye sevmediğiniz bir ön isim eklersiniz veya fiziki bir özelliğini öne çıkarırsınız. Biliyorsunuz benim bu konuda bir sıkıntım yok. Olsaydı köşemin adından tadına kadar her şeyi farklı olurdu. Buradaki problem sizin gibi entelektüel, beyefendi ve görmüş geçirmiş birisinin anlamadığım şekilde bu tarzı kullanması. Atilla abi, keşke festival ile ilgili öyle bir şey söyleseydiniz ki; ben Ülkü Tamer'in meşhur şiirindeki gibi olsaydım: "Hem şişmansın herkesten, hem de dersini çalışmamış..." Ama görünüşe göre hayat dersini çalışmayan sizsiniz...
|