|
|
|
|
|
Mahmut Hoca'ya çete suçlaması
Camide linçle gündeme gelen İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Hoca için Ankara Savcısı'nın silahlı çeteden suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.
TANIK KORUMAYA ALDIRAN İFADELER Suç duyurusuna, Ankaralı müteahhit Muzaffer Ergin'in verdiği ifade sebep oldu. Bu ifade üzerine "Tanık Koruma Programı"na alınan Ergin, Sauna Çetesi lideri Kasım Zengin'in İsmailağa Cemaati mensuplarından para aldığı için nasıl ölümle tehdit edildiğini savcıya şöyle anlattı:
KADI MAHKEMESİNDE 'KATLİ VACİP' KARARI "Kasım Zengin, cemaatten para alıp ödemediği için müritlerce İstanbul'a çağrıldı. Ben de yanında gittim. İsmailağa Camisi yakınındaki küçük bir caminin bodrumuna indik. Burada, kadı mahkemesi kurulmuştu. Mahkemedeki cemaat Kasım Zengin için 'katli vacip' kararı aldı."
İKİ BÜYÜK KUTUYA ALTIN-PARA DOLDU
"Halit adlı bir mürit, silahını Kasım Zengin'in kafasına dayadı. Parayı ödemezse öldüreceklerdi. Zengin'in arabalarına el koydular. Sabah, bizi İsmailağa Camisi'nde Mahmut Hoca'nın yanına götürdüler. Cemaat, çamaşır makinesi gibi iki iri kutuyu altın ve parayla doldurdu."
CAN GAZALCI SORUŞTURMA YOK BU ifade üzerine, Ankara Savcısı Mustafa Kelkit İstanbul Başsavcılığı'na 13 Nisan'da suç duyurusunda bulunarak, "Mahmut Efendi'nin etrafında silahlı örgüt kurulduğu iddiası araştırılsın" diye yazdı. Soruşturma yapılmadı.
Cemaat değil, silahlı çete!
Muzaffer Ergin, Sauna Çetesi'yle tanınan Kasım Zengin'le İsmailağa Cemaati arasında arabuluculuk yaptı. Cemaatin, borçları nedeniyle Zengin'in başına silah dayadığını görünce de savcılığa başvurdu ve tanık koruma programına alındı.
Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kelkit, dört ay önce 13 Nisan 2006'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na İstanbul'da, İsmailağa Camisi yakınlarında "Mahmut Efendi" adlı bir kişinin çevresinde "silahlı örgüt" kurulduğunu bildirdi. Ancak herhangi bir operasyon yapılmadı. Ve geçen pazar günü bu camide imam Öztürk öldürüldü, katil zanlısı da linç edildi. Savcının "silahlı örgüt" uyarısı ise, Ankaralı müteahhit Muzaffer Ergin'in ifadesine dayanıyordu. Muzaffer Ergin birkaç yıl önce İsmailağa Cemaati ile, adını daha sonra Küre Operasyonu kapsamında duyuracak olan Kasım Zengin arasında arabulucuk yapmıştı. Kasım Zengin'i alıp Fatih, Çarşamba'ya gelen Ergin, İsmailağa Camisi'nin hemen yakınındaki bir başka caminin bodrumunda kurulan "şeriat mahkemesine" ve diz çöktürülüp ensesine silah dayanan Kasım Zengin'in yaşadığı dehşete tanık olmuştu.
KASIM ZENGİN'İ GETİR Müteahhit Muzaffer Ergin tehditler almaya başlayınca da savcıya bildiklerini bir bir aktardı. Bunun üzerine tanık koruma programına alınan Ergin, cemaat yargılaması sırasında yaşadıklarını SABAH'a anlattı: 2002'de Kasım Zengin, Abidinpaşa'da bir market açtı. Ancak bazı kişilere o zamanın parasıyla 13 milyar borçlanıpödeyemedi. Beni İstanbul'dan, cemaatin ikinci adamı olduğunu bildiğim Metin B. aradı. Aracı olmamı istedi. Paranın cemaatten toplandığını, yardımcı olmamı istedi. Ben borçlu oldukları kişilerle görüşme ayarladım. Market, Kasım Zengin'den alınarak tarikata devredildi ve ismi değişti. Metin B. İstanbul'dan bir gün yine beni aradı ve "Kasım Zengin'i İstanbul'a getirir misin" diye sordu. Zengin'e 700 milyar verdiklerini ve alamadıklarını anlattılar. Ben de Zengin'e "Seni İstanbul'a götürmemi istiyorlar" dedim. Kasım bana, "Abi öldürürler bizi" dedi. Bunun üzerine Metin B.'yi aradım. Bana, "Söz veriyorum bir şey olmayacak. Getir. Cemaat çok sıkıştırıyor" dedi. Arkadaşım İlker Akmaner'i de alıp İstanbul'a gittim. Namazdan sonra istişare ettikleri bir bölüme geçtiler, İsmailağa Camisi'nin yanındaki küçük bir caminin bodrumundaydı. Kadı mahkemesi gibi bir sistemdi. Metin B. yere oturdu. Kasım Zengin'i odanın ortasında diz çöktürdüler. Rahlede Kur'an-ı Kerim'i açtılar.
KATLİ VACİPTİR!.. Öldürülen imam Bayram Ali Öztürk de oradaydı. İnsanlar bağırmaya başladı. Öztürk, "Metin Hoca sıkıntıda, senin yüzünden müritlerle sıkıntısı var" dedi. Herkes Zengin'ehakaret etti. Sonra "katli vacip" dediler. Bize sordular, "Biz cemaatten değiliz" dedik. Metin B., kapı tarafında duran bir şahsa "Halit" diye seslendi. Halit kalktı, silahını çekti, "Kelime-i Şahadet getir" diyerek silahı Kasım Zengin'in ensesine dayadı. "Ulan, hoca bugün senin yüzünden yanlış selam verdi namazda. Bütün müritler, bizden alacaklı. Bizi dolandıranın durumu ne olur sen biliyorsun" dedi. O sırada İlker Akmaner ile birlikte ayağa fırladık. Ben, "Burası Türkiye Cumhuriyeti, bu insan sizi dolandırdıysa bildirin, cezasını yetkililer verir" dedim.
NEYİN KALDI Kİ ŞEREFSİZ! Bunun üzerine Halit "Siz sağ çıkacağınızı mı sandınız" dedi ve kapılar kilitlendi. Gece yarısıydı. Ben Metin B.'ye döndüm, "Yanlış yapıyorsun. Benim iki avukatım var. Gelmeden senin numaranı verdim, buraya geldiğimi söyledim. Bir şey olursa sen sorumlu tutulursun" dedim. Bunu dememle beraber Metin B., "Halit otur yerine" dedi. Kasım ağlıyor, yalvarıyordu... "Ne gerekiyorsa yaparım" dedi. Metin B., de, "Neyin kaldı ki şerefsiz" diye bağırdı. Zengin bunun üzerine, "Eşimin üzerine BMW var, benimClio arabam var, ağabeyime aldığım Mercedes var" dedi. Bunun üzerine Halit denilen şahsa, "Vekalet alın bu şerefsizden" dedi. Bizi gece orada bıraktılar, oturduğumuz minderlerde yattık. Lavabo ihtiyacımız için kalktığımda bodrum katta bir koridora girdim. Duvarların kan ve insan bağlama yerleri olduğunu gördük, tüylerimiz diken diken oldu. Gece saat 03.00 civarlarında kapı açıldı. Ayaklarıyla yattığımız yere vurarak, "kalkın namaza" dediler. "Saat 03.00'te ne namazı" dedik. "Mahmut Ustaosmanoğlu İsmailağa Camisi'ne gelecek, izdiham olur" dediler. Kasım da bizimle beraberdi. Mahmut Ustaosmanoğlu tekerlekli sandalyeyle geldi. Herkes elini öpüyordu. Bu arada cemaat çamaşır makinesi büyüklüğünde iki kutuyu para ve altınla doldurdu. Saat 07.00 gibi de camiden çıktık.
ANLATTIKLARINIZ AYNI Ankara'ya döndükten sonra yaşadıklarımızı kimseye anlatamadım. Bu yıl gazetelerde Küre Operasyonu haberleri çıkmaya başladı. Cemaat, Kasım Zengin'in olayı anlattığını öğrenmiş. Beni tehdit etmeye başladılar. Ben de savcıya bildiğim her şeyi anlattım. Savcı, "Anlattıkların Kasım Zengin'in anlattıkları aynı" dedi ve beni tanık koruma programına aldılar.
Can GAZALCI - ANKARA
|