|
|
|
8 yıllık zindan hayatını anlattı
10 yaşında kaçırılan ve sekiz yıl esir tutulan Natasha Kampusch, kaçtıktan sonra yapılan ilk röportajında başından geçenleri anlattı.
Avusturya, haftalardır onun hikâyesiyle çalkalanıyor; 10 yaşında kaçırılan, 8 yıl boyunca bir "zindanda" tutulan, sonunda kaçmayı başaran Natascha Kampusch'un, kendisini kaçıran Wolfgang Priklopil'in bir anlık dalgınlığından yararlanıp komşuya sığındı ve kurtulmayı başardı. Kaçıran intihar etti, gözler Natascha'ya çevrildi. Polis ve doktor gözetiminde açıklanmayan bir otelde kalan Natascha, ilk kez yüzünü gösterdi. Yüz binlerce dolar karşılığı televizyona 30 dakikalık bir röportaj verdi. 8 yılda yaşadıklarını, yıllar sonra bulduğu ailesiyle karmaşık durumunu anlattı.
Suçluluk
duygusu vardı Rahat ve sakin görünen genç kız, hiç ağlamadı. Bol bol şaka yaptı, güldü; Priklopil'in şiddet ya da cinsel taciz uygulayıp uygulamadığı yönünde soruların yasak olduğu röportajda Natascha şunları anlattı: "Priklopil'den daha güçlü bir insandım. Onun kendine güveni yoktu, hayatında hiç sevgi görmemiş, kendine saygısı bile yoktu. Kaçırılmadan önce mutlu bir çocuktum. Mutlu bir aileden geliyordum. Yılbaşı, doğum günü falan beraber kutladık. Bana hediyeler aldı. Zaten hep ben zorladım kutlayalım diye. O da beni kırmadı. Bence, içinde hep bir suçluluk duygusu vardı. Sanki bir gün benim kurtulmamı istermiş gibiydi." Natascha şöyle devam etti: "Kaçtıktan sonra psikologlarla konuştum. Gezdim, televizyon seyrettim. Hatta bir kez tanınmamak için güneş gözlüğü ve başörtüsü takıp dondurma yemeye gittim." Kaçtığı günle ilgiliyse şunları söyledi: "O gün dedim ki, ya şimdi kaçarsın, ya da bir ömür boyu burada kalırsın. O, yanımdan uzaklaşınca koşmaya başladım. Kendimi yalnız hissetmedim. Kalbimde hep ailem vardı, hatıralar vardı. Ama bazen çok üzülüp sıkılıyordum. Su şişelerini duvarlara vuruyordum. Duvarları yumrukluyordum. Hem isyan olarak, hem belki biri duyar diye. 6 ay o odadan beni çıkarmadı. Sonra yukarıya çıkabildim. Yemek yaptım, banyoyu kullandım." "İki sene hiç gazete ya da radyo takip ettirmedi. Sonra bana bir radyo aldı ve gazeteler getirmeye başladı. Sonra televizyon seyrettik. Bazen alışverişe giderdik. hep yanımdaydı. Biraz uzaklaşsam elimi sıkıca tutar 'Kaçmaya kalkarsan seni ve etraftaki herkesi öldürürüm' derdi. Ben de inanırdım. Yine de bazen insanlara gözlerimle mesaj vermeye çalıştım. Gözlerine baktım, belki beni tanırlar diye. Ama kendime söz vermiştim. Bir gün kaçacağımı biliyordum."
Köksal BALTACI / AVUSTURYA
|