once upon a time...
Alt tarafı 20 sene önce... Devletlerin ömürlerine bakarsak, "dün" bile denemez, "yarım saat önce" falan. O kadar yakın bir geçmiş...
İran-Irak savaşıyor... İran ordusu, Amerikan, Kuzey Kore ve Çin füzeleri kullanıyor. Irak ordusu, Rusya, Fransa ve Çin füzeleri kullanıyor. Birbirlerini yemelerinde bir sakınca yok aslında... Ama petrol ticareti zarar görüyor. ABD, Avrupa ve Japonya para kaybediyor. Kodamanların kârları eriyor. Bir şeyler yapılması lazım... O zamanlar ABD Başkan Yardımcısı, bir zamanlar CIA Başkanı olan Bush. Baba olanı. Oğlu, şimdiki. Rumsfeld'i Saddam'a "elçi" olarak gönderiyorlar. O Rumsfeld, şu anda ABD Savunma Bakanı. Diyorlar ki, "biz seni çok seviyoruz, yardım edelim..." Amerikalılar, İtalyan, Banca Nazionale del Lavoro bankası üzerinden kredi veriyor Saddam'a. Hem de öyle böyle değil... Öyle para veriyorlar ki, Irak, ABD yardımı alan ülkeler sıralamasında 3'üncülüğe yükseliyor. Borç paraya boğuyorlar... Ayrıca, daha sonra "kitle imha silahı var bunun" diye ülkesini işgal ettikleri Saddam'ın "yasak olan" kimyasal ve biyolojik silahları geliştirmesine yardımcı oluyorlar. "At bunları İran'a" diyorlar. Atıyor. Ama sonra Kürtlerin kafasına da atıyor. 5 bin Kürt'ü katlediyor... Şimdi aynı Kürtler, aynı ABD için "bizi kurtardı" diyor. Hatta... Bu ABD, İngiltere ile birlikte kol kola girerek, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin "Irak'ın kimyasal silah kullanmasını eleştiren kararlar" almasını da engelliyor. "Yok öyle şey" diyor. "Olsa, benim haberim olur" diyor. Neyse... Evdeki hesap çarşıya uymuyor, İran savaşı kazanmak üzere... Bakıyorlar ki, yanlış hesap Bağdat'tan dönecek... Tahran'a dönüyorlar. O zamanlar, Savunma Bakanı Cheney. O Cheney, şu anda Başkan Yardımcısı. Yarbay Oliver North diye bir arkadaş icat ediyorlar. Bu yarbay arkadaş, İranlı mollalarla görüşüyor, diyor ki, "biz sizi çok seviyoruz, yardım edelim." İsrail şirketi üzerinden ve İsrail toprakları üzerinden Amerikan malı füzeleri ve Şah döneminde sattıkları Amerikan silahlarının yedek parçalarını İran'a satıyor. İran da, bunun karşılığında, hem para ödüyor, hem de Lübnan'da Hizbullahçı arkadaşların kaçırdığı Batılı rehineleri serbest bırakıyor. Amerika'dan aldığı füzeleri de, Irak'a atıyor. Amerika da, İran'dan aldığı paraları, Nikaragua'da demokratik seçimle iş başına gelmiş hükümeti devirmeye çalışan, antidemokratik gerillalara veriyor. Bir süre sonra, rezalet ortaya çıkıyor... Emekli edilen Oliver North ne oluyor? Gazeteci oluyor. Baba Bush'un oğlu Bush, Irak'ı yerlebir ederken, Washington Times gazetesi adına Irak savaşını izliyor, Amerikan askerlerinin Irak'a nasıl da şahane bir şekilde demokrasi getirdiğini yazıyor. Sonuçta ne oluyor? Bir milyon İranlı ve Iraklı ölüyor. Ekonomik kaynakları tükeniyor. Silah ve petrol babaları, servetlerine servet katıyor. Üstelik belki de işin "en hazin" tarafı... İran-Irak sınırı değişmiyor.
Bu, son derece karmaşık, macera-aksiyon filminin senaryosunu yazan ve uygulayan o zamanki kadrolar, şimdi yine sahnede... Bush, Rumsfeld, Cheney, İran, Irak, Fransa, İtalya, Birleşmiş Milletler, Hizbullah, Lübnan, İsrail, Rusya, Çin. Aynı isimler. Aynı coğrafya. Aynı ülkeler.
Bizimkiler o zamanlar İETT'de... Ümraniye-Bağcılar hattına kafa yoruyorlar.
|