Nereye? Buraya... Neden? Bundan...
Herkeste harita yok. Ama herkeste bir cep telefonu var. Koyun masanızın üstüne... O, Lübnan.
Telefonun sağ tarafı Suriye. Sol tarafı Akdeniz. Tuşların bittiği yer, yani alt tarafı, İsrail.
Tuşlara bakın... Gözünüzle izleyin... "No" tuşundan başlayıp, 2-3 ve 5-6 tuşlarının arasından aşağı doğru süzülen, oradan sola kıvrılıp, 5-8 ve 4-7 tuşları arasından geçip, telefonun bittiği yerden Akdeniz'e dökülen ince bir çizgi var. O çizgi, Litani Nehri.
5-8 ve 4-7 tuşları arasında kalan yatay hat var ya... İşte bizim Mehmetçik'i oraya göndermek istiyorlar.
Bu yatay hattın altında kalan bölge, Güney Lübnan. Bu hat ile İsrail sınırı arasındaki derinlik, 25 kilometre.
Hizbullah'ın İsrail'i füze ile vurabilmesi için, mutlaka bu nehri geçmesi ve Güney Lübnan'a inmesi gerekiyor... Menzilleri o kadar... Nehri geçiyorlar, buldukları ilk binanın çatısına çıkıp, füzeyi fırlatıyorlar.
Bu nedenle İsrail, son operasyonda bu nehre kadar olan bölgeyi işgal etti... Nehir üzerindeki bütün köprüleri yıktı. Ayrıca, uçaklarla Lübnan halkına el ilanları attı. Dedi ki: "Litani Nehri'nin güneyinde, değil otomobil, bisiklet bile kullanmayın... Hareket halindeki her hedefi vuracağım, haberiniz olsun..." Vaziyet o kadar ciddi.
İşte bizi, o nehirdeki geçişleri engellemek için oraya dikecekler. Bekçi olarak. Bizimle beraber "BM Barış Gücü" adı altında oraya gidecek olanlar, bu nehirdeki köprüleri tutacak.
Hani diyorlar ya, "köprü yapacağız, insani yardım yapacağız..." Hikâye. Aç karın doyuracaksan, Kızılay'ı gönder... Köprü yapacaksan, bayındırlık bakanlığını...
Amaç, köprü möprü yapmak değil. Amaç, Hizbullah'ın o köprü noktalarından aşağıya geçişini engellemek.
Şimdi Meclis bir karar verecek... Asker gönderelim mi? Göndermeyelim mi?
Göndeririz, göndermeyiz... Meclis'in bileceği iş. Ama biz "aslında neden" gönderilmek istendiğimizi bilelim. Hem "bekçi" olup, hem "aptal" yerine konmak, kötü bir duygu çünkü.
|