| |
Asıl tehlike
İki önemli kişiden iki ciddi uyarı geldi. İslam Kalkınma Örgütü Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'ndan ve Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'tan. İhsanoğlu iki Türk gazetesine (Zaman ve Yeni Şafak) verdiği demeçte, Batı'da İslam düşmanlığının çok tehlikeli boyutlara vardığını bildirdi, ekledi: "Bu gidişatı Batı ve İslam dünyası için hayırlı görmüyorum. Herkesin işbirliği yapması lazım. Çünkü İslamofobi'nin zıddı olan Batı düşmanlığı da İslam dünyasında artıyor. Bunların birbirini körükleyerek büyümesi, hiçbirimizin arzu etmediği husustur." Chirac ise Fransa'nın 200 büyükelçisine yaptığı konuşmada "Ufukta çok büyük bir tehlike belirmeye başladı. Doğu-Batı, İslam-Hiristiyan dünyaları çatışması tehlikesi bu" dedi. "Medeniyetler Çatışması" tezinin ebesi Samuel Huntington ile onun ilham kaynağı Bernard Lewis'in ellerini ovuşturacakları türden açıklamalar... Ama doğru. Hem Batı, hem de İslam ülkelerinde yapılan kamuoyu araştırmaları iki blokun "Büyük kopuş"a doğru sürüklendiğini ortaya koyuyor. Batı'da İslam'ı tehdit görenlerin oranı ürkütücü düzeylere tırmandı. Aynı şekilde, İslam coğrafyasında da Batı nefreti doludizgin ilerliyor. "Birşeyler" yapılmazsa, pek de uzak olmayan gelecekte iki dünyayı da pençesine alan şizofreni tedavi edilebilir olmaktan çıkacak. Peki bu "Birşeyler" ne olabilir? Örneğin Başbakan Erdoğan ile İspanya Başbakanı Zapatero'nun eşbaşkanlıklarını yürüttükleri "Medeniyetler İttifakı Girişimi" çözüm mü? Veya İngiltere'nin önayak olmasıyla geçen ay İstanbul'da yapılan "Avrupa İslam'ı" gibi toplantılar? Ya da Dişişleri Bakanı Gül ile Alman meslekdaşı Steinmeier'in önümüzdeki hafta İstanbul'da açıklayacakları manifesto türünden iyiniyet dilekleri?
Filistin olmadan asla Elbette hepsi de önyargılar kalesi surlarında gedik açmakta işe yarayabilir. Ancak kalenin düşmesi için karşılıklı husumet duygularını kamçılayan nedenlerin ortadan kalkması gerekir. O nedenlerin en başında da Filistin geliyor. İhsanoğlu'nun ifadesiyle, "Tecavüze karşı bir mücadelenin verildiği" Filistin... Chirac'ın deyimiyle, "Ortadoğu'daki tüm fay hatlarının kesiştiği" Filistin... 50 yıllık bu trajediye son verilmedikçe, ne Ortadoğu'da kan gölü kurutabilir, ne medeniyetler çatışması tehlikesi savuşturulabilir, ne de Türkiye'nin de katkı vermeye hazırlandığı BM Lübnan Barış Gücü ateşkesi koruyabilir. Tek çözüm var: Filistin halkının devletine kavuşması. Ama devlet gibi bir devlete. Yarım yüzyıldır barakalarda çürüyen halkına insan onuruna uygun yaşam sağlayacak bir devlete. Onun da yolu İsrail'in güvenilir sınırlar içinde varlığı sürdürme ve kalıcı barış karşılığı 1967 savaşında işgal ettiği toprakların tümünden çekilmesinden geçiyor. Bunu ister Chirac'ın önerdiği gibi Ortadoğu Dörtlüsü'nün (ABD, AB, BM ve Rusya) çabaları sağlasın, ister Arap Birliği'nin yeniden canlandırmaya karar verdiği Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın barış planı, ister başka bir uluslararası hamle... Yeter ki birileri başarsın. İyi ama bu "birileri" arasında Erdoğan-Zapatero girişimi de bulunamaz mı? Onların BM destekli Medeniyetler İttifakı Girişimi, Ortadoğu'ya İhsanoğlu'nun ifadesiyle "Pax Ottomana" yı (Osmanlı barışı) ya da Batı'nın verdiği örnekle "Endülüs barışı"nı getirecek bu tarihi çözüm için ideal platformlardan biri olamaz mı? Medeniyetler ittifakının yolu barıştan geçtiğine göre, bizce olur. Ve Erdoğan, Gül ve de danışmanları işte o zaman tarihe geçer...
|