| |
Lokantada aranılan şey "ev yemeği" midir?
Tatil yörelerinde gezerken, bazı lokantaların kapılarında "Ev yemeği" yazılı duyuruları görürsünüz. Bu "Ev yemeği" duyurusuna iyimser açıdan bakarsanız, lokantayı işletenlerin tatilcilerin ev özlemine cevap aradığını düşünebilirsiniz. Tatilciler harıl harıl gezer, yüzer ve otellerin yabancı yataklarında gecelerini geçirirken, evlerini, evdeki rahatı ve tencere yemekleriyle bezenmiş sofralarını özlemişlerdir. Ev yemeği yaptığını duyuran lokantanın sahipleri, muhtemelen bir ailedir ve karı-koca mutfağa girmektedirler. Tatilciler de böylece bir aile ortamında yemek yiyerek, evlerine olan özlemlerini gidereceklerdir. Bu iyimser yorumdur. Eğer "Ev yemeği" duyurusuna olumsuz açıdan bakarsanız, şunları düşünebilirsiniz. İnsanlar evlerinden farklı olan ortamlarda tatil geçirmek için yollara düşmüşlerdir. Ev yemeği, zaten evlerde vardır. İnsanlar lokantaya ev yemeği yemek için değil, farklı lezzetleri tadabilmek ve iyi bir servis almak için giderler. Lokantanın varlık sebebi "Yemek" kadar "Servis" tir de. Çünkü insanlar evlerinde kendi kendilerine hizmet ederler. Susayan suyunu, acıkan ekmeğini kalkıp kendisi alır. Yemek bitince de sofrayı, masaya oturanlar toplar.
SERVİS FARKI Oysa lokantada hizmeti, garsonlar yapar. Bunun için bir para da ödenir, bahşiş bırakılır. "Ev yemeği" duyurusu bulunan lokantaların servisinin eksik ve aksak olması ihtimali fazla olabilir. Bir aile işletmesi olan o lokantada, müşterilerin de aile fertleri gibi davranmaları ve servise katılmaları ihtimali vardır. Aslında demokrasiye bakış ve hukuk anlayışı da, bu "Ev yemeği "ne yaklaşıldığı biçimde ele alınabilir. Birinci yaklaşımda, "Biz bize benzeriz" söyleminden yola çıkar ve hem demokrasinizin, hem hukuk sisteminizin "Evdeki yemek" gibi olmasını savunursunuz. Bu modelde kurallara uymak, serviste mükemmeliyet aramak, başkalarının haklarına saygılı olmak fazla önemli değildir. Neticede siz yakın çevrenizle birlikte olacağınız için, kimse diğerinin kusurlarını fazla görmez. Burada hukuk değil güçlü olan veya baba üstündür. İkinci yaklaşım ise, hem demokrasinizi, hem de hukuk sisteminizi gelişmiş dünyanın düzenine uyarlı hale getirmeyi amaçlar. Temel hak ve özgürlükler, serbest ve haklı rekabet, hukukun üstünlüğü, bireylerin ve toplum kesimlerinin birbirlerine tahammüllü olması, kanunların ve kuralların herkes için geçerli bulunması, bu yaklaşımın temel öğeleridir.
SEÇİM YILI Gelişmiş uygarlıklar, yüzlerce yıl süren deneyimler sonucu, "Ev yemeği" sunumunun, sadece ev özlemi duyan veya yerel lezzetleri merak eden turistleri tatmin etmek için kırsal kesim lokantalarında cazip olacağını anladılar. Bunun dışında kamuya hizmet sunulan bütün alanlarda, "Mükemmeliyet"i aramak, öncelikli hedef oldu. Siyasal ve toplumsal yaşamda da, demokrasi ve hukuk anlayışı evrensel normlara oturtuldu. Gelişmiş ülkelerde kimse "Biz bize benzeriz" diyerek, despotluğu, faşizmi, yabancı düşmanlığını, militarizmi falan ne kendi halkına ne de içinde bulunduğu uygar milletler camiasına sunabiliyor. Tatil yörelerinde gezerken rastladıklarınız ve gözlemleriniz, size böyle çağrışımlar da yaptırıyor. Gelecek yaz tatilinde ise, demokrasiyi ve sistemimizi hatırlamak için lokantalara bakacak vaktimiz pek olmayacak. Çünkü gelecek yıl bu zamanlarda Türkiye partilerin seçim kampanyalarını izliyor olacak. Çünkü 2007'de genel seçim var.
|