Mecburi harçlı parasız eğitim!
İstanbul'da kar beyazı bir günde bir çocuk okul yolunda donarak ölmüştü. "Sayıyla mı verdik" diye pek sayılmayan çocuklardandı. Ve her ne kadar ölüm sebebi, dere yatağına düşerek donma diye belirlendiyse de, yoksul bir ilkokul çocuğunun dahi kendi talihi ve kendi tarihi vardı. O minik talihsiz tarihin bir yerinde şu yazıyordu: Evlerine yakın ilköğretim okuluna gittiler. Onu o okula kaydetmediler. Çünkü harç üstüne harç, epey para istediler. O parayı veremedi ailesi. Öyle kolejlerinki gibi 10-15 milyar değildi abisi. Yanlış hatırlamayayım ama 300 milyon eski liraydı. Parasız ve milli eğitim, yoksul mahallenin yoksul okulunun kapısındaki yoksuldan 300 istemiş, veremeyince onu milli saymamış, başka kapılara salmıştı. 100 milyonluk bir okul buldular, uzaktaydı epey. Kaydettiler, olmayan 200'lerini vermediklerine muhtemelen sevindiler. Odun kömür parası kalmıştı zahir. Bir okulu oldu, bir de upuzun okul yolu. İşte o minik tarih öyle yazıyordu. Gitmesi gereken okula kayıt parası bulmayınca gitmesi gerekmeyen okula kaydolmuş, küçük bacaklarıyla yürümemesi gereken yolları her gün gidip gelmiş, bir gün kış çökmüş, kar basmış, çok yorulmuş, ayağı kaymıştı. Oracıkta, kayıt parasının yanı başında, "Milli parasız eğitim" le birlikte donup kalmıştı. Küçük donuk ceset olarak buldular onu.
Şimdi uzaktan minik sesiyle sesleniyor. İlköğretimi 8 yıl mecburi ve parasız sosyal devletimize ıslık çalıyor cennette bir yerlerden. Parasız milli eğitimin parasız kamu okullarının parasız öğretmenleri, müdürleri; parasız ailelerin kavruk çocuklarını kabul etmek için yakacak parasının birazını, kışlık soğan, patatesin bir bölümünü, atkıyla başlığın bir yün sırasını, aslında daha fazlasını istiyorlar. Tabii ki parası olandan para almayan eğitim adil değildir. Böyle söyleniyor. Ama bunun öteki yüzünde parası olmayandan da para talep eden ceberut bulunuyor. Rahatça beşononbeş milyarlık okul paraları ödeyenlerin gündeminde bu yok. Parası olmayanlarca da o paraların ödenmesini hakkaniyet, adalet filan sanıyor onlar. Devlet parasızmış ya, mecburi ilköğretimin yoksuldan haraç kesmesini normal buluyorlar. Özel okulları destekleyebilen devletin, çok kalabalık, çok çok kalabalık yoksun okullar ile yoksul çocuklara göz kulak olmasına burun kıvırıyorlar. Yoksul öğretmenlerle yoksul aileleri birbirinin celladı, kurbanı, hasmı, düşmanı kılıyorlar.
İşsiz öğretmenleri anmıştım geçen gün. Ne derin bir yara, ne kesif bir üzüntü, nasıl bir genç yaşta çöküşmüş. Dışarıdaki çocuk seslerine, onların hıçkırıkları karışırmış. Giderek daha hoyratlaşıyor hayat. Giderek daha çok hırpalıyor, sarsıyor, dövüyor, hakaret ediyor, aşağılıyor. Birlik ve beraberliğe dair mangalda kül bırakılmayan memleket, gençlerini, çocuklarını tasnif edip çoğunlukları safralaştırıyor. Okul kapısından döndürmeyin çocukları. Yoksullukları günahlaştırmayın; utanmayı, sıkılmayı alın yazısı kılmayın. Ezikliği ve için için yanardağlaşan öfkeyi de. "Cumhuriyet ve demokrasi" hakikaten böyle adi, vicdansız, umursamaz, alttakini tekmeleyen, benci ve bananeci, piyasaya düşmüş şeyler olmamalıydı. Biraz hakkını verin!
|