|
|
Unutulmaz bir konserden kalanlar
Paul Anka konserinin üzerinden bir hafta geçti. Ama yine de yazmadan edemedim. Nasıl edeyim ki, hayatımda izlediğim en iyi konserlerden biriydi. Açıkhava'nın tümüyle dolmamış olması ne yazık! Kaçıranlar büyük hata etti. Paul Anka, bizim için yalnızca 1950'lerde patlayan 'rock'n roll' akımının önde gelen isimlerinden biri değildi. 1958'de, daha 16 yaşındayken plak yaptığı Diana'dan başlayarak müziğe birçok balad armağan etmiş, o yılların yoğun romantizmine sayısız taşlar koymuştu. O akşam You Are My Destiny, Put Your Head on My Shoulder, Crazy Love, Lonely Boy, Time To Cry ve Puppy Love gibi şarkılarını neredeyse tüm tiyatroyla birlikte söylerken, ayaklanan yalnızca bizim nostaljimiz değildi. Pop müzik tarihinin unutulmaz bir sayfası da orada, önümüzde yeniden açıldı.
HER DÖNEME UYGUN ŞARKI Ama Anka sadece o '50 sonları ve '60 başlarının popüler kimliğiyle kalmadı. Her dönemi izledi, her döneme göre şarkılar yazdı, albümler yaptı. Ve bunu günümüze dek sürdürdü. 1969 yılında Claude François'nın kimselerin bilmediği bir şarkısını, Comme d'Habitude'ü alıp yepyeni sözleri ve düzenlemesiyle pop tarihinin belki bir numaralı parçası olan My Way'e dönüştürmesine ne demeli? Ama tüm bunların ötesinde, Anka o akşam tam bir sahne adamıydı. 64 yaşından beklenmedik biçimde sürekli sahneden tiyatroya daldı, sayısız el sıktı, kimileriyle dans etti, kimilerine poz verdi. Ve hepimizin gönlünü çaldı. Ayrıca bir perdeye yansıyan filmler ve playback müzik aracılığıyla Frank Sinatra veya Sammy Davis Jr. ile düet yapması da gözümüzden yaşlar getirdi.
'YA GİTMEYİN YA YAZMAYIN' İki negatif notum da var. Biri şu; kimi genç köşe yazarları, o gencecik yaşta kendilerine o fırsat verilmiş genç kalem sahipleri, daha yaşlı kuşakların hassasiyetlerine saygı gösterse, onların nerdeyse kutsal saydıkları şeylere ulu-orta dokunmasa... Paul Anka şarkıları onlara bir şey ifade etmeyebilir, o yılları yaşamadıkları için onları suçlamak aklımızın köşesinden geçmez. Ama o zaman, ya gitmesinler ya yazmasınlar. Hem gidip hem yazmak istiyorlarsa, oturup biraz o sanatçıyı dinlesinler, tanısınlar. Ve taze heyecanlarıyla bizim hassasiyetlerimizi karşı karşıya getirmesinler. Lüften... Bir not da BKM'ye. Tüm bu harika yaz konserleri için onlara sonsuz teşekkürler. Ancak Anka için dağıttıkları tek sayfalık yazıda bu kadar hata olması şart mıydı? Sayısız bestesi olan Anka'yı 'tarihin en başarılı söz yazarlarından' diye tanıtmak; onun 1962 yılında hem başrollerinden birinde gözüküp hem de müziğini yaptığı The Longest Day, (En Uzun Gün) adlı savaş filmini ise Kevin Costner'ın başrolünde oynadığı No Way Out (Çıkış Yok) filmiyle karıştırmak neyin nesi? O Costner ki, Anka En Uzun Gün'e müzik yaptığında sadece yedi yaşındaydı!..
|