Kabir azabı gibi
Dün Ankara'da son yılların en kötü maçını seyrettik. Kazanan da kaybeden de futbol adına hiçbir şey yapmadı. Bırakın maçı 90 dakika seyretmek, 5 dakika izlemeye bile kimsenin tahammülü yoktu. Anelka Efendi devlet içinde devlet. Kafasına göre oynuyor ya da oynamıyor. Ona verilen tavizin bini bir para. "Hava sıcak" diyeceksiniz, bu da mazaret değil. Tek pozisyon var, o da Tuncay'ın attığı gol. Tümer harika ortalıyor, Tuncay güzel şekilde topla buluşup golü atıyor. Karşılaşmanın gerisi tam bir kabir azabı. Tümer ve Alex çok iyi oynuyorlarmış gibi görünüyorlar, ayaklarına top çok yakışıyor. Ama en fazla top kaybını da onlar yapıyor. Fenerbahçe defansı fazla oyuna girmedi ya da girmek istemedi. Gençlerbirliği de bizi çok şaşırttı. Gençlerbirliği bile bu kadar kötüyse vay diğer Anadolu takımlarının haline. Siyahi oyuncuları çok tecrübesiz gibi göründüler. Topla giderken kendilerini sanki sırtlan kovalıyor gibi. Elleri ayakları birbirine dolaşıyor. Fenerbahçe defansı Dinamo Kiev ile oynanacak hayati maçta ne yapacak çok merak ediyoruz. Diri ve haraketli görünseler de savunma mantalitesini hiç bilmiyorlar. Pozisyon alamıyorlar, fazlaca yerleşim hatası yapıyorlar.
YUNUS YILDIRIM KÖTÜYDÜ Gençlerbirliği alıştığımız Gençlerbirliği'nin yarısı olsa dün geceki Fenerbahçe savunmasını ne yapardı bilemiyoruz. Ancak kötü de oynasa, hiç tat vermese de kazanan Fenerbahçe oldu. Lig yarışında da böylesine deplasmanları kazanmak çok önemli. Diğer bir sıkıntı da Rüştü'nün sakatlığı. Umarız önemli bir şeyi yoktur da Dinamo Kiev karşısında yerini alır. Mücadelenin diğer kötü ismi hakem Yunus Yıldırım'dı. Neye çaldığı neye çalmadığı belli değil. Kart göstermeden maç yönetmeyi bir hüner zannediyor. Oysa ki vermesi gereken en az üç mutlak sarı kart var. Öylesine falleri es geçiyor ki inanamıyoruz. Bazen de faulle alakası olmayan pozisyonlara düdük çalıveriyor. Dedik ya oyuncular kötü, maç kötü olunca hakem de onlara ayak uyduruyor.
|