Tarih özetleri
Tarih bir dolu rastlantıyla da örülür. Rastlantı dışında, bir sürü iradenin karışması, çatışması, kesişmesi sonucu, tarihin akışı da ilk tasarımlardan başka bir şekilde gerçekleşir. Tamam. Kısaca, tarihi kimse kendi gönlünce tasarlayıp planlayamaz. En azından sadece kendi gönlünce. Lakin, tarih uzunca bir süreçse de, kısa vadede, kimi iradelerin damgasını sırtında taşır. O damgalarla, belki o iradelerin birebir istediği biçimde tecelli etmez ama damgayı da yemiştir bir kere. Yatak yerinden oynamıştır.
Kadim Ortadoğu'nun upuzun tarihi içinde, üç beş yılın da bir önemi olmaz aslında. Ama bu üç, beş yıl, yani şu üç, beş yıl yatağı yerinden oynattı. Çeşitli askeri, ekonomik, siyasi mühendislerin biçtikleri donlar muhtemelen istedikleri biçimde durmayacak ama yatağı bilerek, isteyerek, planlayarak yerinden oynattılar. Daha 11 Eylül 2001 denen gün gelmeden önce; Şimdi "Yeni Ortadoğu" denen bu tasarım yapılmıştı bile. Hileli oy sayımıyla burun farkı başkan seçilen eski alkolik yeni meczup kesif cehaletinden ötürü belki tam farkında bile değildi ama, kuklanın iplerini tutanlar ne istediklerini biliyordu. Afganistan ve Irak işgalleri vesilesiyle bunlar defalarca tekrarlandı. ABD'de İsrail sağıyla da açık bağlantılı bir klik, bazen adeta çete ruhuna da bürünerek, duruma göre ittifak genişleterek, bu tasarıma yıllarını vermişti. Kimi açısından, İsrail'in güvenceye alınması; Kimi açısından, İsrail'in genişleyebilmesi; Kimi açısından, enerji havzaları ile yollarının garantiye alınması; Kimi açısından Rusya, Çin gibi uyanacak devlerin önünün kesilmesi; Kimi açısından ise dini motiflerle, Evanjelizmin kutsal ve azgın beklentileriyle dolu ufuklar.
"Yeni Amerikan Yüzyılı" gibi projelere baktığınızda, daha ikiz kulelere o uçaklar girmeden önce, Irak, Lübnan, Suriye ve derken daha büyük lokma olan İran menzile konmuştur. Ağızlarıyla kuş tutsalar bile. Gerisi, biraz basit ifadeyle, bahane, gerekçe ve imkan sorunudur. 11 Eylül bütün infial ve ikna gücüyle kapıyı ardına kadar açar. Taliban, El Kaide, Saddam, Hamas, Hizbullah, mollalar nasılsa oralardadır! Bahane ve gerekçede noksan olmaz. Gerisi maddi ve askeri imkan meselesidir. Askeri imkan, sadece acayip bombalar, süper füzeler, müthiş stratejiler değildir. Askeri imkan, aynı zamanda insandır. ABD'nin tek başına duvara çarptığı yer orasıdır işte. Asker sayısı o büyük tasarıma yetmez. Bulaştırılması gereken iki önemli bölge devleti ile birbirine sokulması gerekenler vardır. Sünni ve Şiiler, devletler ile devlet dışı örgütlenmeler birbirine girecek, iç savaşlar kışkırtılacak, bölgenin genlerindeki kırım ve kıyamın azması sağlanacaktır. Bölgenin zaten varolan tüm çelişkileri, çatışmaları, nefretleri, kinleri bilenecektir. "İki önemli devlet" ten biri, zaten tasarımların esas parçalarından İsrail, diğeri de bizimkidir. Ahalisi planlara pek uymayan, iktidarları iki arada bir derede, bizimkisi. Yüzünü Batı'ya çevirmeye çalışırken tam nerede olduğu hatırlatılması gereken bizimkisi. O sebeple, bu devletin tekrar askerileştirilmesi, kızgınlaşması, mali ve askeri takaslara sokulması, kendi terörü belasına nerede olduğunu hatırlaması, bölgenin çamuruna batırılması gerekir. Halkına rağmen bu tasarımlara koşacak sivil ve askeri aktörlerin rol alabilmesi, rol çalabilmesi gerekir. Alıklaşmak ve balıklaşmak gerekir. Balığı oltaya takacak bir yem de, PKK'dır. Türkiye'yi "Yeni Ortadoğu projeleri" nin içine gömmede adeta taşeronlaştırılmıştır; bu devletin ABD-İsrail menziline girmiş mensuplarının "baş belası terör" ünden ziyade, "olmazsa olmaz şartı" dır. Bahanesi, gerekçesidir. Dimyat'a pirince diye yola çıkıp bulgurumuzu burnumuzdan getirmenin güzergahıdır! Bir şey daha: Onca bebek tarih mühendisleri iğrenç ve kanlı damgalarını vurabilsinler diye ölüyor. Ama henüz haberleri yok.
|