|
|
Bankacılık sektörüne yabancı ilgisi
Kesin tarihini hatırlamıyorum ama 2001 ya da 2002 olabilir, İstanbul'da Finans Dünyası'nın düzenlediği bir toplantıda, konuşmamın bitiminde bankacılık sektörünü hafif eleştirmiş ve uyarılarda bulunmuştum. Sektörün o günlerde içinde bulunduğu durumda, uluslararası kurallara hızlı geçişi beceremediğimiz taktirde "bankada ithal edebileceğimizi" söylemiştim. Konuşmamda ufak bir de gönderme vardı. Biliyorsunuz "banka" ve "bakan" aynı harflerden oluşuyor. Reuters, konuşmayı nerede ise eksiksiz geçmesine rağmen sözlerim medyada ki bazı bankacı-yazarlar tarafından anında çarpıtıldı. Ben buradayım da sizler şimdi neredesiniz? Bankalarınız nerede? Üzüldüm desem yalan olur. Doğanın dinamikleri güçlünün zayıfın yerini alması üzerine kuruludur. Verimli veriimsizi, akıllı aptalı, hesabını bilen, parasını çarçur edeni minderden kaçırtır. Meraklarım nedeni ile televizyonda National Geographics, Discovery ve yeni yeni İZ TV'yi hiç kaçırmam. Hayvanlar aleminde oluyorda bankalar aleminde olmaz mı? Sermayenin belli ülkelerde yoğunlaştığını dikkate alarak kolaylık olsun diye yabancı bankaları dört grupta toplayalım; ABD, Japonya-Uzakdoğu, Avrupa Birliği ve petrol zengini ülkeler. 2001 Eylül'ünden sonra hızla genişleyen likidite, düşesn faizler ve buna bağlı olarak coşan gayrimenkul ve otomotiv piyasaları ABD bankalarını dışarıya yönelmekten alıkoydu. Hacim büyük. Büyük oynuyorlar. Alırlarsa büyük alırlar, büyük genişlerler. Japonya'nın önderlik ettiği Uzakdoğu bankacılık sistemi 1997'den bu yana, Asya krizi, kendini toparlamakla meşgul. Yaralarını sarıyorlar. Yurt dışındaki pek çok ortaklıklarını da devrettiler. AB bankacılıkta konsolidasyonu 1990'ların ikinci yarısında gerçekleştirdi. AB ekonomisinin nerede ise durağan sayılabilicek istikrarı sistemi dışarıya genişlemeye zorlamakta. AB için Orta Avrupa'nın büyüme potansiyelini dikkate alırsanız yakın çevre olarak Kuzey Afrika ve Güney Avrupa öne çıkıyor. Burada da büyüklük ve ticari bağlantılar olarak Türkiye'nin özel bir önemi var. Rusya ve Ukrayna gibi ülkeler hem gelir dağılımı açısından hem de regulasyon ortamının uygunluğu henüz denenmediğinden AB bankacılığının ancak uzun vadede geleceği gibi görünmekte. Güney Avrupa'nın finansal hakimiyeti için üç ülke çekişiyor; İtalya, Fransa ve Yunanistan. Ülkemizde en atak davrananlarda zaten bu ülkelerin bankarları . Petrol üreticisi ülkelerden Körfez ülkeleri İslami bankacılığa ilgi duyuyor. Faizsiz bankacılık sistemi için Türkiye önemli pazar. Yeni yeni Kazak belki de Rus bankaları özellikle Avrupa Birliği Güney Kıbrıs off-shorelarına sıkı denetim getirirse Türkiye'de banka satın almaya yönelecekler. Denetim sağlıklı yapılabildiği sürece sermaye çeşitliliği zarardan çok yarar getirir.
Not: Çarşamba yazısında tavsiye ettiğim makale Zafer Yükseler ve Ercan Türkkan'ındır. Ercan Kumcu'nun değil. Her iki Ercan'dan ve sizlerden özür dilerim.
|