SABAH - 28/07/2006 - Abdurrahman Yıldırım

Şu an 28 Temmuz 2006 - Cuma tarihli sabah.com.tr'yi okumaktasınız.
Bugüne ait sabah.com.tr içeriği için tıklayın »

	Son Dakika

	» Yazarlar

	News in English

	Günün İçinden

	Ekonomi

	Gündem

	Siyaset

	Dünya

	Spor

	Hava Durumu

	Sarı Sayfalar

	Ana Sayfa

	Dosyalar

	Teknoloji

	Emlak

	Otomobil

	Detaylı Arama

	Arşiv

	Etkinlikler

	Sabah Çocuk

	Günaydın

	Televizyon

	Astroloji

	Magazin

	Sağlık

	Kültür Sanat

	Turizm Rehberi

	Cuma

	Cumartesi

	Pazar Sabah

	İşte İnsan

	Sinema

	Çizerler

Google Arama

SMS:
4122-AY MESAJ

Kış ortasında yaz güneşi

Petrol üretiminin kalbi Ortadoğu'da savaş sürerken dünya piyasalarında ve Türkiye piyasalarında iyimserlik var. Yabancı portföy yatırımlarındaki artıştan dolayı dolar kuru 2.5 aydan sonra yeniden 1.5015 düzeyini geri gördü. Doların bu düzeyi 26 Haziran'daki 1.7750'lik en yüksek noktasına göre yüzde 15.4'lük bir gerilemeyi işaret ediyor. Kur 1.3027'den yüzde 36.2 artarak 1.7750'ye çıktıktan sonra şimdi tam olarak bu dalganın ortasında bir yere indi. Yükselişinin yaklaşık yarısını geri verdi.
Reel kesim, finansal kesim ve kamu kesimi 1.6 lira civarında bir dolar kuru üzerine konsensüs sağlanmışken böyle bir gerileme dengeyi yeniden bozucu veya dengeden sapıcı bir özellik taşıyor. Şimdi ihracatçılar dolar daha aşağı gider mi diye endişeye kapılırken ithalatçılar ise seviniyor olabilir.

Japonya'nın önemi
Küresel piyasalarda risk alma iştahını artıran etkenlerden birinin Japonya'nın fazla likititeyi geri çekerken bunda aşırıya kaçtığını düşünerek frene basmasının etkili olduğu belirtiliyor. Bu anlamda Japonya'da çeyrek puanla başlayan faiz artırımının olumsuz etkisinin pek görülmediği, asıl etkili faktörün 200 milyar dolarlık likiditenin geri çekilişi sırasında yaşandığı kaydediliyor.
FED Başkanı Ben Bernanke'nin ABD Senatosu'ndaki konuşmasında bundan sonraki faiz artırımlarında ekonomik gelişmelere bakılacağını söylemesini piyasalar daha büyük bir iyimserlikle karşıladı.

Ortadoğu krizi
Bu anlamda Ortadoğu'daki askeri operasyona bile alışan piyasalar üçüncü bir ülkeye şimdilik sıçrama göstermemesi üzerine risk almaya başladılar. Buna karşılık Ortadoğu uzmanları krizin üçüncü bir ülkeye sıçrama ihtimalinin ciddi olduğunu belirtiyor. Böyle bir gelişmenin de finansal piyasalar için yeni bir şok dalgası anlamına gelebileceğinden sözediliyor. Ancak piyasalar gelişmeleri olumlu tarafından görmek istiyor.
Merkez Bankası'nın geçen hafta yeni bir faiz artırımına daha gitmesi kısa vadede piyasa faizinin düşme ihtimalini zayıflattı. Yüzde 20 ve üzerinde bir seyir oluştu. Döviz kuru da kısmen istikrara kavuşup aşağı yönlü hareketini koruyunca yabancı portföy yatırımları yeniden başladı.

Vadesi çok kısa
Bunun etkisiyle dolar kuru 1.502 seviyesine kadar indi. Gelen bu paranın bir bölümü çok kısa vadeli olarak değerlendirilirken ve gecelik vadede park ederken bir bölümü de hisse senedi piyasasına yöneldi. Bu nedenle borsada mayıs ve haziran dalgalanmasından bu yana 36.500 puanla en yüksek düzeyine çıktı. Türkiye'nin 2030 vadeli eurobondu da 144.875'e yükselerek prim yaptı.
Bu gelişmeler karşısında Hazine faizleri düşmüyor. Bunun da nedeni paranın ya hisse senedine gelmesi yada çok kısa vadeli gelmesi. Yani para piyasasında değerlendirilmesi ve bonoya yansımaması.

Faiz düşmüyor
Dolayısıyla Türkiye giren para en spekülatif, tam olarak vurkaç amaçlı, kârını çok kısa vadede elde etmeyi amaçlamış bir portföy yatırımı olarak ortaya çıkıyor. Her an değişebilen bıçak sırtı bu eğilim bir süre daha devam edebilir. Para politikasının biraz daha sıkılaşabileceğini ve faizlerin artabileceğini dikkate alan yatırımcılar, faiz düşüşüne veya sermaye kazancı elde etmeye oynamıyorlar. Kısa süreli yüksek faizin getirisiyle yetiniyorlar. Onun için dışardan para geliyor, ama kısa vadeye geliyor. Kur düşüyor ama uzun vadeye gitmediğinden Hazine kağıtlarının faizi düşmüyor.
Yani yaşadığımız bir anlamda kış ortasında yaz güneşi.

Sonuç
"Tez binen tez iner" Türk Atasözü