|
|
|
|
Çevreyi de kirlettik anne sütünü de...
* Her kadının hayalini kurduğu bir düşüm gerçek olmak üzere; yakında anne olacağım. Ben anneliğin etraftan görerek öğrenildiğini, çocuğa karşı sevginin zamanla gelişeceğini düşünürdüm. Fakat daha bebek doğmadan fark ediyorum ki bu sevgi ve koruma benliğimizin en derinlerine kazınmış; aslında sonradan öğrenilecek pek bir şey yok. Bundan sonraki çabam sağlıklı ve iyi bir evlat yetiştirmek olacaktır. Bu nedenle ona daha yakın olabilmek ve yapabileceğimin en iyisini yapmak için çocuğumu emzirmek istiyorum; fakat arada bir anne sütüne dair ileri sürülen endişeler beni korkutuyor. Ne yapmak gerekiyor?
Çocuk sevgisi, düşünülecek ya da öğrenilecek bir şey değildir ve entelektüel hiçbir yanı yoktur. Tamamen içgüdüsel bir duygudur. İnsan, türünün devamını sağlayabilmek için en derin genetik kodlarının gereği olarak, çocuk yapmak ister, onları korur ve sever. Anne sütü de hem besin olarak hem de bebeğin duygusal gelişimindeki rolü itibarıyle en mükemmel beslenme yoludur. Fakat bilim dünyasının dikkatini son zamanlarda, küçük ama can sıkıcı bir sorun çekmektedir; anne sütünde küçük miktarlarda tespit edilen kimyasal atıklar. Peki nereden gelmektedir bunlar? Çevreyi kirleten kimyasal maddelerin bir kısmı doğada yok olmadan kalabilmektedir. Havaya, suya ve toprağa yayılan bu maddeler oradan bitki ve hayvanlara geçerler. Bunların yenilmesiyle de kendilerini insan vücudunda bulurlar. Ne şansızlıktır ki; girdikleri gibi vücuttan atılacaklarına yağlı dokulara saklanıp birikirler. Yağ ise anne sütünün önemli bir kısmını oluşturur; dolayısıyla yağda biriken bu kimyasallar anne sütüne de katılmış olur. Bizim yapmamız gereken, kimyasal zehirlerin, tarım ilaçlarının anne sütüne geçmemesi, çocuklarımızı etkilememesi için neler yapabileceğimizi tartışmaktır. Yapılması gerekenlerin başında, dünyaya karşı sorumluluğunu bilen ve toplumsal bilince sahip bireyler olarak çevresel kirliliğe karşı durmak geliyor. Toplumsal bir hareketten önce birey olarak neler yapılabileceği öğrenilmelidir; örneğin doğada parçalanamayan atıkların çoğalmaması için pazardan, marketten alışverişi file ile yapıp naylon poşet kullanmamaktır. Ulaşımda toplu taşımayı tercih edip tek kişinin seyahat ettiği arabalar yüzünden atmosfere yayılan zehirli egzoz gazlarını artırmamaktır. Global ekonomi tüketmek üzerine kurulmuş olsa da aslında tüketilen tek şey, yerine tekrar konulamaz dünyamızdır. Dünyada mutlu yaşayabilecek bir yer bulabilmemiz, ancak daha az tüketmekle mümkündür. Anne sütüne geçebilen kimyasal maddelerin bir çoğundan korunmanın en önemli yolu; yiyip içtiklerinizden geçer. Fakat bu sadece emzirme döneminde yenilip içilenler anlamına gelmemektedir. Çünkü birçok kimyasal atık bedenimizde yıllar içinde birikir, atılmaları da aynı şekilde yıllarca sürebilir. Anne sütü ile beslenme her bebeğin hakkıdır ama anne sütünü sağlıklı tutmak da bizim görevimizdir. Genel olarak hamile olan, hamile kalmayı planlayan ya da süt veren anneler için şu tavsiyelerde bulunulabilir:
* Sigaradan, alkolden uzak durun.
* Evde ve bahçede böcek ilacı kullanmaktan kaçının.
* Boya, tiner, su bazlı olmayan yapıştırıcılar, mobilya cilaları, egzoz gazı, oje ya da saç boyasından uzak durun.
* Kuru temizleyicilerden ve yeni kuru temizleme yapılmış eşyalardan kaçının.
* Dengeli beslenin.
* Kılıç balığı, köpek balığı, kalkan balığı, ton balığı, somon gibi derin su balıklarından ve kirli bölgelerden yakalanan yerel balıklardan; etlerinde yüksek oranda kurşun ve PCB bulunabileceği için kaçının.
* Mümkünse doğal olarak üretilmiş organik gıdaları tercih edin.
Uz. Dr. Eren Eroğlu
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|